Paylaşmayın: Diyarbakırlı uzmandan öğretmenlere KVKK uyarısı
AMİDA HABER- Dijital 2024 Ekim Global İstatistik Raporu’na göre, dünya genelinde internet kullanıcı sayısı 5,52 milyara ulaşırken internet kullanım oranı yüzde 67,5 oldu. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 16-74 yaş grubunda internet kullanım oranı 2023’te yüzde 87,1 iken 2024’te yüzde 88,8’e yükseldi. 2024 yılında erkeklerde kullanım oranı yüzde 92,2 olurken kadınlarda bu oran yüzde 85,4 olarak gerçekleşti. Çocuklarda internet kullanım oranı ise 2021’de yüzde 82,7 iken 2024’te yüzde 91,3’e çıktı.
Hacettepe'den ekranlara: Diyarbakırlı Dilîn yıldızlaştı
İnternet kullanımının hızla arttığı günümüzde, özellikle sosyal medyada kontrolsüz içerik paylaşımını da beraberinde getiriyor. Bu durumun en hassas mağdurlarının çocuklar olduğunu belirten Sosyolog Seher Akçınar Bayar, Amida Haber’e yaptığı değerlendirmede önemli uyarılarda bulundu.
‘Temel haklarını ihlal eder’
Bayar, öğretmenlerin okul ortamında çekilen öğrenci fotoğraf ve videolarını sosyal medyada izinsiz paylaşmasının hem etik hem hukuki açıdan ciddi sorunlar yarattığını söyleyerek şöyle konuştu: “6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na göre, öğrencilerin fotoğraf ve videolarının veli rızası olmadan paylaşılması yasaktır. Bu tür paylaşımlar çocukların ‘kişilik hakkı’, ‘özel hayatın gizliliği’ ve ‘unutulma hakkı’ gibi temel haklarını ihlal eder. Dahası, paylaşılan görsellerin kötü niyetli kişilerin eline geçmesi siber zorbalık, taciz veya suiistimal riskini artırır. Öğretmenlerin öğrencileri ‘toplumu eğlendirme aracı’ hâline getiren paylaşımları çocuk-öğretmen ilişkisinde güvene dayalı mahremiyeti ihlal eder. Küçüklükten itibaren çocukları internette görünür kılan her paylaşım, beklenti odaklı davranışları besler ve öğretmenin çocuk üzerindeki koruyuculuk rolünü zedeler.”

‘Benlik algısını zedeler’
Bayar, sosyal medyada hızla yayılan çocuk içeriklerinin pedagojik zararlarına da dikkat çekti: “Çocukların dış görünüşü veya davranışları ‘çok tatlı, minnoş’ gibi etiketlerle tüketim nesnesi haline getirildiğinde bunun sosyal ve psikolojik bir maliyeti olur. Bu tür paylaşımlar çocukların benlik algısını zedeler. Örneğin çocuklar küçük yaştan itibaren ‘like’ alan bireyler olmaya teşvik edilerek beğeni bağımlısı hâle gelebilir. Sosyal medyanın ödül mekanizması, çocuklarda ‘beni kaç kişi beğendi’ gibi soruları öne çıkarırken, beğeni gelmediğinde kaygı ve öfke gibi duyguları tetikleyebilir. Bu anlamda toplumsal onayın dijital platformlar üzerinden gelişmesi oldukça problemlidir. Araştırmalar, sosyal medyada dışlanmanın ergenlerde depresyon ve kaygıyı artırdığını gösteriyor.”

‘Çocuğun öznel deneyimini nesneleştirir’
Bayar, özellikle bölge illerinde köy çocuklarının sosyal medyada sıklıkla “sempatik görüntü” olarak dolaşıma sokulduğunu, bunun da sosyolojik açıdan sorunlu bir pratik olduğunu vurguladı. Bayar, “Sınıfta masumca yaşanan bir anı, ana dili Türkçe olmayan öğrencinin bir sözü veya köy çocuklarının öğretmenler günü hediyesi herkese açık piyasaya sürülerek çocuğu maiyet kazanma aracı olarak kullanmaktır. Bu durum, çocuğun öznel deneyimini nesneleştirir. Kırsal kesimden gelen çocuklar, hediyeleri, şiveleri veya görünüşleri nedeniyle ‘naif ve sevimli’ imajıyla viral hale getiriliyor. Bu durum kente bir çeşit ‘içe çöküntü alanı’ imajı verir. Bu durum toplumun farklı kesimleri arasındaki güç ve statü farklarını yeniden üreten bir medya pratiğidir. Çocuklar nesneleştirildiğinde, medyada bazen sempati veya dramatizasyon aracı, bazen de politik aksesuar olarak kullanılırlar. Kısacası, köy ve kent çocuklarının sosyal medyadaki sunuluş biçimleri, eşitsizlikleri pekiştirebilecek ve çocukların toplum içindeki yerini çarpıklaştırabilecek sosyolojik bir sorun teşkil ediyor” dedi.

‘Mahremiyeti kalıcı olarak zedeler’
Sosyal medyada paylaşılan her çocuk fotoğrafının, çocuğun dijital kimliğini iradesi dışında oluşturduğunu belirten Bayar, yüz tanıma teknolojilerinin bu içerikleri yıllar sonra bile çocuğun kimliğiyle ilişkilendirebileceğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu nedenle erken yaşta internette görünür olmak, mahremiyeti kalıcı olarak zedeler. Unutulma hakkı neredeyse imkânsız hale gelir.”

Alınması gereken önlemler!
Bayar, çocukları korumak için üç alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
• Öğrenci içeriklerinin paylaşımına ilişkin net politikalar oluşturulmalı.
• Öğretmenlerin, veli izni olmadan öğrenci görüntüsü paylaşması kesinlikle yasaklanmalı.
• Okullar, KVKK ve dijital etik konusunda öğretmenleri ve velileri bilgilendirmeli.
• Çocuklar hakkında paylaşım yapılmadan önce mutlaka çocuğun görüşü alınmalı.
• Paylaşımlar yalnızca özel ve güvenli alanlarla sınırlandırılmalı.
• Mevcut düzenlemelerin uygulanması sıkılaştırılmalı.
• İhlal durumlarında disiplin süreçleri işletilmeli.
• Dijital farkındalık kampanyaları artırılmalı.
• 13 yaş altı için yaş doğrulama ve koruma önlemleri güçlendirilmeli.
Bayar sözlerini şöyle tamamladı: “Bu adımların tümü eş zamanlı yürütüldüğünde, Diyarbakır başta olmak üzere her bölgedeki çocuklar daha güvenli bir ortamda büyüyecektir. Unutmamalıyız ki, bugün sosyal medyaya düşen bir fotoğraf, yarın o çocuğun yaşamını şekillendirebilir. Bu yüzden her paylaşımda çocuğu merkeze alan sorumluluk sahibi bir bakış açısı geliştirmek şarttır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.