HZ.EBU TALİB VE KARDEŞİ HZ.ABDULLAH’IN DÜŞMANLARI!!!
HZ.EBU TALİB VE KARDEŞİ HZ.ABDULLAH’IN DÜŞMANLARI!!!
İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin Yazdığı Fıkh-ı Ekberi’de Tahrif Ettikleri Anlaşılmıştır.!!!
Ehli beyt için ceza evinde işkence görerek şehid olan Ebu Hanife İmam Azam hazretleri’nın yazmış olduğu Fıkh-ı Ekber Eserini şerh eden Ali El-Kari isimli sözde alim? Peygamber Efendimiz (asv)’in ebeveyninin küfür üzere öldüklerini söylüyor.İmam Azam’ın böyle bir fetvası Yoktur,O’na büyük bir iftira atılmıştır,
tamamiyle yalan ve iftiradan ibarettir.
bu iftirayı’da sadece sözde alim olan Ali El-Kari’nin kendi eliyle kitabın bazı yerlerini silmiş ve yanlış tercümesinden kaynaklandığı büyük alimler ve ulamalar tarafınfan tespit edilmiştir;
SÖZDE ALİM OLAN
ALİ KARİ’NIN Kendi görüşüdür; Görüşünde Hz. peygamberin Babasına,
Annesine ve Amcası Ebu Talib’e de büyük iftiralar atmıştır?
Bu konu çok eskilerden beri ilim adamlarını düşündürmüştür. Bazılarına göre bir kayıt (istinşah) hatası yoktur. Bir çok Fıkh-ı Ekber şerhleri de bunu esas almışlardır. Ancak Fıkh-ı Ekber’i ve İmam-ı Azam’ın diğer kitaplarını tahkik eden son dönem ilim adamı “Merhum Cennet Mekân ZAHİD EL-KEVSERİ Bunun Bir Kopya Hatası Olduğunu ısrarla Vurgulamıştır…
“Bununla beraber Nüshaların Çoğunda KÜFÜR ÜZERE ÖLMEDİLER” İBARESİ VARDIR.”
Bir çok el yazması nüshada ise “Peygamberin (s.a.v.) ebeveyni (anası babası) fıtrat üzere vefat ettiler.” şeklindedir.Fıtrat kelimesi Kufi hattı ile yazıldığında küfür kelimesine çok benzediği için Sözde Alim olan ALİ KARİ Bu yanlışı ve hatayı yapmıştır.
Ali El-Kari’nin şerhine gelince:
Ali El- Kari’nin,
El-Fıkhu’l-Ekber’in bazı nüshalarında geçen ilgili ifadeyi doğru kabul ederek, bu sözü âdetâ kendine hareket noktası yapması oldukça ilginçtir,Ebu Talibe ve kardeşi Abdullah’a atılan büyük bir iftiradır. Halbuki, İmam-ı Azam gerçekten böyle mi yazmıştır, yoksa bir yanlış geçme (imla hatası) söz konusu mudur, ifade aynen böyle olsa bile,İmam-ı Azam neyi kasdetmiştir, ifadenin bu şekliyle kayıtlı olduğu kabul edildiği takdirde söz konusu ifade nasıl anlaşılmalıdır,gibi sorulara cevap bulmak gerekecektir.
“Şunu belirtmek gerekir ki bütün bu ihtimallere binâen Ebeveyn-i Resûl’ün ehl-i necât/Resülullah aleyhissalatü vesselamın Annesi Babası ve Amcası cennet ehlinden olduğunu benimseyen ulemânın Cumhûru/tamamı
Ali El-Kârî’yi bu konudaki bu olumsuz görüşü yüzünden eleştirmişlerdır.
Meselâ:
1-Seyyid Saçaklızâde el-Maraşî,
2.Seyyid Muhammed bin. Abdürresûl El-Berzencî,
3-Zâhid El-Kevserî ve El-Muhibbî gibi büyük âlimler,
Ali El-Kârî’yi açıkça eleştirenlerdendir.
Aslında Ebeveyn-i Resûl’ün ehl-i necât olduğuna dair risâle telif eden daha sonraki her müellif, isim vermeseler bile, dolaylı olarak Ali El-Kârî’yi eleştirmişlerdır
El-Fıkhu’l-Ekber’in Ebû Hanîfe’ye ait olduğu/ aidiyeti konusunda farklı görüşler bulunmakla birlikte,son yapılan araştırmalara göre de El-Fıkhu’l-Ekber’in İmâm-ı Azâm’a ait olduğunu kesinleşmiştir.
Bu eser biri, Ebû Hanîfe’nin oğlu Hammâd; diğeri talebelerinden Ebû Muti el-Belhî kanalıyla olmak üzere, iki ayrı koldan günümüze ulaşmıştır.Ancak Eserin her iki rivayeti arasında Bazı Farklılıkların/değiştirmeler, oynamalar ve tahrif edildiğini’de görülmüştür.
Ebeveyn-i Resûl aleyhindeki: “Ve vâlidâ Resûlillahi Mâtâ Ale’l-Küfri / ve Resûlullah’ın ebeveyni küfür üzere ölmüşlerdir.” şeklindeki sözün, Ebû Hanîfe’ye nispeti hakkında farklı görüş beyan edenler vardır.
“Ebû Hanîfe’nin Ebeveyn-i Resûl’ün dinî konumu hakkında görüş beyan ettiğini kabul etmekle birlikte, söz konusu ifadenin aynen onun tarafından söylendiği şekliyle kaydedilmemiş ve yalan olduğunu söyleyenler’de bulunmaktadır.”
Bazı yazma Fıkh-ı Ekber nüshalarında
Hz. Peygamber (asv)’in Ebeveyninin Fıtrat üzere öldüğünün kayıtlı olduğunu belirtilmektedir.
Şeyh Mustafa El-Hemâmî isimli bir şahıs güya şöyle demiştir. Abbâsîler zamanında yazıldığını belirttiği bir Fıkh-ı Ekber yazma nüshasını Medine’de “Medine-i Münevvere, Şeyhülislâm Ârif Hikmet Kütüphanesi, Kısmu’l-mecâmi, Mecmû’a 330”da bizzat görmüş
ve bu nüshada Vâlidâ Resûlillahi mâtâ ‘ale’l-Fıtrati ve Ebû Talib mâte kâfiren/ ve Resulullah’ın ana-babası fıtrat üzere ölmüş ve Ebû Talib kâfir olarak ölmüştür”yazılı olduğunu görmüş,bu asılsız iftirayı’da yalanıda sözde şeyh Mustafa isimli şahıs yaymış olduğu anlaşılmıştır… “Cennet Mekan
MUHAMMED ZÂHİD El-KEVSERİ
(Ö.1371/1952)
de Medine Şeyhülislâm Ârif Hikmet Kütüphanesi’nde 226 numarada kayıtlı iki yazma El-Fıkhu’l-Ekber nüshasının bulunduğunu,
bu iki nüshada Ebû Hanîfe’nin bu sözünün:“ve ebevâ’n-Nebiyyi mâtâ ‘ale’l- fıtrati/Resulullah’ın Annesi,Babası ve Amcası fıtrat üzere ölmüşlerdır.” şeklinde kayıtlı olduğunu bildirmiş ve Kûfî yazısında, El-Fıtrati‟ kelimesinin kolaylıkla El-Küfri‟ şeklinde tahrif edilebileceğine de dikkat çekmiştir.
“Nitekim şu anda Medine Melik Abdülaziz Kütüphanesine Nakledilmiş olan eski Ârif Hikmet Kütüphanesinde 160 nolu Mecmuatu’r-Resâil içinde MEÇHUL BİR ŞAHIS TARAFINDAN NESİH HATLA YAZILMIŞ Müstensihin adı ve istinsâh tarihi bulunmayan bir yazma nüshada Ebû Hanîfe’nin bu ifadesinin:“ve validâ Resulillahi sallallahu aleyhi veselleme mâtâ ale’l-fıtrati ve Ebû Tâlib ‘ammuhû mâte kâfiren” olarak yazılı olduğu görülmüştür…
Buna göre Ali El-Kari’nin esas aldığı nüshada yazım hatasının olabileceği ihtimali vardır.
Bu nedenle, Ebû Hanîfe tarafından Ebeveyn-i Resûl ile ilgili bir açıklamanın yapılmış olabileceği hususu kabul edildiği takdirde, ona nispet edilen: “ve vâlidâ Resûlillahi mâtâ ale’l-küfri” şeklindeki sözün, bir istinsâh hatasından veya müstensih tasarrufundan dolayı bu şekle dönüşmüş olabileceğini ileri sürenler de bulunmaktadır.
“Nitekim Zebîdî’nin söylediğine göre arkadaşı Muhammed bin. Hasan Ed-Dımeşkî’nin Bağdat’ta gördüğü eski bir Fıkh-ı Ekber nüshasında İmam-ı Azam’ın bu konuyla ilgili ifadesi aynen: vâlidâ Resûllahi mâ mâtâ ‘ale’l-küfri/ ve Resûllah’ın ebeveyni Küfür Üzere Ölmemiştir.” şeklinde kayıtlıymış.”
“Zebîdî, Bağdat’taki nüshada bu şekilde kayıtlı olan söz konusu ifadenin, bir şekilde değiştiğini belirterek durumu şöyle değerlendirmektedir: Müstensih “mâ mâtâ” cümlesindeki ‘
mâ’ nın tekrarlandığını görünce birinin fazla olduğunu zannederek ‘
mâ’lardan birini kaldırmış, sonra da bu yanlış nüsha yayılmış, daha sonra gelenler de bu yanlış nüshaya tâbi olmuşlardır. Bu durumda herhangi bir problem kalmamakta,
tam aksine Ebû Hanîfe bu sözü, Hz. Peygamber (asv)’e tazîm için zikretmiş olmaktadır.
Zebîdî’nin bu değerlendirmesinden Ebû Hanîfe’nin Hz. Peygamber (asv)’in anne babasının kâfir olarak ölmediklerini açıkladığı; cümledeki olumsuzluk ifade eden “mâ” edatının hatâen yazılmadığını veya müstensihin kendi tasarrufuyla ‘mâ’ edatını kaldırdığı, böylece söz konusu ibarenin anlamının tam tersine çevrildiği ve bu nüshanın yaygınlaştığı anlaşılmaktadır.
Günümüz araştırmacılarından H. İbrahim Kutluay da, cümledeki olumsuzluk edatı “mâ” nın düştüğüyle ilgili açıklamaları benimseyerek şöyle demiştir: “Ebû Hanîfe,“ve vâlidâ resûlillahi mâ mâtâ ale’l-küfri”demiş;“ve vâlidâhu fi’l-cenne/Ebeveyni cennettedir.”
veya “ve vâlidâhu fi’n-nar/Ebeveyni cehennemdedir.” dememiştir. Çünkü bir insanın cehennemlik veya cennetlik oluşu ancak kesin delille sâbit olur. Bu konu ise itikadî bir meseledir.
Bu itibarla bu hususta zannî delille yetinilmez. Ayrıca İmam: “ve vâlidâhu mâtâ ale’l-küfri/Ebeveyni küfür üzere ölmüştür.” de dememiştir. Çünkü küfür, ancak kendisine tebliğde bulunulan fakat iman etmeyen kimse için söz konusudur.
Müstensihe gelince o, kitaptaki bu ibareyi görmüş ancak ilk “mâ” yı fazla zannederek metinden çıkarmış, böylece ifade “mâtâ ale’l-küfri” haline gelmiş ve bu yanlışlık yayılmıştır.
Ali El-Kârî de kendi görüşünü bu yanlış metne dayandırmıştır.
Murtazâ ez-Zebîdî de ifadenin iki şekilde değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindedir. Burada Ebû Hanîfe’nin sözü ya: “mâtâ alâ zamani’l-küfri / Ebeveyn-i Resûl, küfür döneminde öldüler.” demektir; ya da gerçek anlamda dinî küfrü değil, “ahkâm-ı dîniyeyi bilmeyen kimse” anlamında mecaz bir anlam ifade etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.