Çevrimiçi dünya ve çocuklarımız
AMİDA HABER - Dijitalleşme bugün artık yalnızca küresel ekonominin değil, hayatın bütün akışının merkezinde yer alıyor. Yüzyılın icadı olarak görülen internet, fiziksel mesafeyi neredeyse tamamen anlamsız hâle getirdi. Bilgisayarlarla tanıştığımız çevrimiçi dünya, akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte görülmemiş bir hızla büyüdü ve gündelik yaşamın bütününe nüfuz etti.
Bugün cebimizde taşıdığımız telefonla onlarca cihazın işlevini tek başına yerine getiriyor; bankaya, kuruma, mağazaya gitmeden saniyeler içinde işimizi halledebiliyor; dünyanın öbür ucundaki ürünü birkaç dokunuşla kapımıza getirebiliyoruz. Zaman, emek ve maliyet açısından muazzam bir kolaylık sağladığı tartışmasız.
Fakat çevrimiçi dünyaya sadece işimizi görmek için bağlanmıyoruz. Aslında artık orada yaşamaya başladık. Duygularımızı, düşüncelerimizi, alışkanlıklarımızı, hatta kimliğimizi bile dijital ortamda var ediyor, başkalarının beğeni ve onayına sunuyoruz. Sosyal medya bu dönüşümün en güçlü aracı hâline geldi. Bir dönem e-postalarla, sonra MSN Messenger ile başlayan dijital iletişim, bugün milyarlarca insanın saniyeler içinde birbiriyle tanıştığı, ilişki kurduğu, bağlandığı ya da koptuğu devasa bir ekosisteme dönüştü. Bu ilişkiler kimi zaman güzel bir dostluk veya evlilik olarak sonuçlanırken, kimi zaman da hayatları altüst eden karanlık hikâyelere yol açabiliyor.
35 yaş üstü kuşak bu değişimi adım adım yaşadığı için dijital dünyanın etkilerini çok iyi bilir. O nedenle nostalji yapmak için söylemiyorum ama inkâr edilemez bir gerçek var: Eskiden — televizyonların sustuğu, lambaların az ışık verdiği günlerde — ailemiz, akrabalarımız, komşularımızla geçirdiğimiz vakit daha anlamlı ve daha “birlikteydi”. Bugün ise aynı evin içinde bile herkes kendi ekranının başında giderek yalnızlaşıyor.
En dramatik durumda olanlar ise çocuklar…
Daha bebeklik döneminden itibaren onları oyalamak, susturmak, eğlendirmek için tablet, telefon veya televizyona başvuruyoruz. Böylece onları klasik ebeveynlik yöntemlerinin sağladığı duygusal temas ve sosyal gelişimden mahrum bırakıyor; farkında olmadan yüzlerce siber tehdit ve riskle baş başa bırakıyoruz.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun Çocuklarda Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması 2024 verileri durumun vahametini açıkça gösteriyor:
- 6–15 yaş grubunda internet kullanım oranı: %91,3
- Aynı yaş grubunda sosyal medya kullanım oranı: %66,1
- Günde 6 saatten fazla internet kullanan çocukların oranı: %7,0 olarak ölçülmüş.
- Akademik araştırmalar da tabloyu doğruluyor. Bir grup akademisyenin yaptığı Türkiye’deki Çocukların İnternet Kullanım Alışkanlıkları ve Dijital Okuryazarlık Becerileri Üzerine Bir Araştırma’ya göre:
- Aşırı ekran süresi, akademik başarıyı düşürüyor.
- Çocuklar çevrimiçi ortamda pornografi, şiddet, nefret, cinsel istismar gibi gelişimlerini zedeleyen içeriklere maruz kalabiliyor.
- Siber zorbalık, tehdit ve şantaj çocukların psikolojisini derinden etkiliyor.
- Çoğu çocuk dijital mahremiyet konusunda yeterli bilgiye sahip değil; bilinçsizce paylaşılan fotoğraf, video ve kişisel bilgiler ciddi mağduriyetlere yol açabiliyor.
Peki, geleceğimiz olan çocukları bu sınırsız sanal dünyanın tehlikelerinden korumak mümkün mü? Evet, mümkün.
Hem biz ebeveynlere hem de devlete önemli görevler düşüyor.
Ben bu konuda birkaç noktayı özellikle vurgulamak isterim:
- Ebeveyn kontrolü ve rehberliği şarttır.
- Çocuklarımızın çevrimiçi hareketliliği mutlaka yaşına uygun kurallarla, denetim ve rehberlikle gerçekleşmeli; bizim yaptığımız paylaşımlarda da son derece özenli olunmalıdır.
- Çocuklar dijital riskler hakkında bilinçlendirilmelidir.
- Siber zorbalık, istismar, mahremiyet ihlali ve manipülasyon gibi konularda çocuklara yaşına uygun eğitimler verilmeli; sorunla karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını bilmelidirler.
- Devlet, sahip olduğu güçlü dijital altyapıyı kullanarak çevrimiçi alanlara yaşa uygun erişimi düzenlemelidir.
Türkiye’nin e-Devlet gibi güçlü altyapıları sayesinde çocuklara uygun yaş doğrulama mekanizmaları kurmak ve zararlı içeriklere erişimi sınırlamak mümkündür. Bunun artık bir tercih değil zorunluluk olduğunu düşünüyorum.
Kalın selametle.
* Türkiye’deki Çocukların İnternet Kullanım Alışkanlıkları ve Dijital Okuryazarlık Becerileri Üzerine Bir Araştırma, KORKUT ATA TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, Sayı 13 (Aralık 2023), s. 1331-1364
* Çocuklarda Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması, 2021, TÜİK Haber Bülteni, Sayı 53658, 24.10.2024
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.