Soğuk odalar, donan vicdanlar
Hastaneler, insanların canını emanet ettiği, şifayı aradığı en güvenli limanlardır. Ancak bugün Diyarbakır’da, bu limanlar şifa değil, soğuk dağıtıyor.
Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi’nde günlerdir yaşanan "ısıtma krizi", basit bir teknik arıza olarak geçiştirilemeyecek kadar vahim bir tabloyu önümüze koyuyor. 15 Kasım’dan bu yana kaloriferlerin yanmadığı, hastaların ve sağlık çalışanlarının dondurucu soğukla baş başa bırakıldığı bu durum, kamu hizmetinin çöküş anlarından biridir.
Manzarayı gözünüzde canlandırın: Yoğun bakım üniteleri, acil servisler... Yani yaşamla ölüm arasındaki o ince çizginin en belirgin olduğu yerler. Normalde steril ve belli bir ısıda olması gereken bu alanlarda, bugün hasta yakınları evlerinden getirdikleri battaniyelerle canlarını ısıtmaya çalışıyor.
Doktorlar ve hemşireler, beyaz önlüklerinin üzerine giydikleri kabanlarla, montlarla şifa dağıtmaya çabalıyor. Acil serviste sıra bekleyen hastalar, soğuktan korunmak için nevresimlerin altına sığınıyor.
Gelişmiş sağlık altyapısıyla övünülen bir çağda, bu görüntüler bir sistemin değil, ancak bir çaresizliğin fotoğrafı olabilir.
Krizin gerekçesi tanıdık: İhaleyi alan firma işi zamanında teslim etmemiş. Peki, bu bir mazeret olabilir mi? Asla.
Kamu hizmetinde, hele ki sağlık gibi hayati bir alanda, "Yüklenici gecikti, biz de donuyoruz" demek, devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Bir işin teslim süresi bellidir, kışın geleceği bellidir. Kasım ayının ortasında binlerce insanın sağlığını bir firmanın keyfiyetine ya da beceriksizliğine terk etmek, yönetimsel bir zaaftır.
Sorunu klimalarla çözmeye çalışmak ise pansuman bile değil; çünkü yoğun bakım gibi kritik alanlarda klimalar çaresiz kalıyor. O soğuk, sadece odaları değil, sisteme olan güveni de donduruyor.
Burada asıl sorulması gereken soru şudur: Denetim mekanizması nerede? 10 günü aşkın süredir devam eden bu "buz çağı"na neden zamanında müdahale edilmedi? Yüklenici firma işi zamanında yapmadıysa, B planı neydi?
Görünen o ki, denetim mekanizmaları kâğıt üzerinde kalmış, imza atma bürokrasisi sahadaki gerçeği gölgelemis. Bir hastanenin ısıtılamaması, teknik bir hatadan öte, bir yönetim ve denetim skandalıdır.
Bu kriz elbet çözülür. Kazanlar yanar, petekler ısınır. Ancak bu süre zarfında soğuktan titreyerek şifa bekleyen hastanın, montla ameliyata giren doktorun çektiği eziyetin hesabını kim verecek?
Diyarbakır’daki bu tablo, kamu hizmetinin nasıl aksadığını gösteren bir turnusol kâğıdıdır. Soğukla mücadele eden sadece bedenler değil; aynı zamanda sorumsuzluk ve ihmal zincirinin altında ezilen kamu vicdanıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.