BUĞULANMIŞ AYNAYA SENİ RESMETTİM
BUĞULANMIŞ AYNAYA SENİ RESMETTİM
Yatak odamın buğulanmış aynasına,
Onu resmettim ama benzetemedim,
Büyük bir şevkle tekrar denedim,
Yine benzetemedim tam vazgeçecekken,
Son bir kez tekrar çizdim.
Ama bu kez ne hikmetse gamzeli yanakları,
Ve sevdalı gözleri tıpa tıp benzemişti.
Zaten benim de istediğim buydu,
Zira hayatımı alt üst eden,
Beni bazan dünyanın en mutlu insanı,
Bazan de her şeye küstüren,
Yaşamaktan bile soğutan,
Onun gamzeli yanakları ve sevdalı ela gözleri değil miydi?
Tam unutmaya çalışırken,
Tekrar hatırlamam beni benden çok uzaklara alıp götürdü.
Ahları peş peşe çektirdi bana.
Hey gidi günler hey deyip kırlarda,
Çalı çırpılarla demlediğimiz tavşan kanı çaylarını anımsadım.
Uzandığım yatağımdan doğruldum,
Çay demledim. Ama birlikte demlediğiz çaya benzememişti.
Rengi de tadı da lezzeti de...
Demek ki onun ellerinin değmesi lazımdı.
Tıkırında gitmiyordu hiçbir şey,
İlla onun ellerinin değmesi mi gerekir diye Düşüncelerden kurtulamamın sevinç ve üzüntüsü aşkın deryasında demir attırdı.
Boralar tayfunlar, en şiddetli fırtınalar,
Hakimdi düşünce limanlarımda.
Gözü yaşlı bir çocuk misali çaresiz,
Ve o kadar da mahsum bir haldeydim.
Uyku tutmuyor bir o yana bir bu yana,
Gözleri bağlı yorgun bir at gibi soluyordum,
Sabah olmuyordu. Tam unutmuşum derken,
Nasıl oldu da tekrar hatırladım.
Kara kara düşünüyorken uykuya muhtaç,
Yorgun gözlerime yenik düştüm.
Uyandığımda her yanım tahta gibiydi,
Zira üstüm açık kalmıştı.
Kendime gelmeye çalışırken kapının zili çaldı.
Kapıya doğru gittiğimde," kimo" diye seslendiğimde,
"Bohçacıyım çok güzel yazmalarım var" diyen biri,
Kapıyı açmamı yalvarırcasına isteyince,
Dayanamayıp kapıyı açtım. Rengarenk yazmalar,
Vardı kucağında “sevdiğinin hatırına birkaç tane al"
"Ben de bugünün siftahını yapayım” deyince,
Dayanamayıp bir düzine aldım. Çünkü ona yazmanın,
Her türlüsü acaip yakışıyor ve onu daha güzelleştiriyor ve
Daha alımlı yapıyordu.
Bohçacı binbir dualarla kapımdan uzaklaşırken,
Ben yine derinlere dalmanın sıkıntısını yakinen yaşadım.
Beynim sanki durmuştu. Resmini yapmaya çalışmakla,
Kaş yaparken sanki göz çıkarmıştım.
Ruhu çıkmış bir beden gibi çıkmaz sokakların,
Karanlıklarında bocalarken ahlarla, vahlarla oflarla,
Oyalanıyordum.Gün geçmiyordu durmuştu sanki...
01/12/2006
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.