KÜLTÜREL EŞİTSİZLİK
KÜLTÜREL EŞİTSİZLİK
Farklı zevkler, , farklı pozisyona sahip bireylerin olduğuna işaret edebilir. Sanat, edebiyat, gibi alanlardaki farklı tercihler , bireyleri ayırabilir. Gündelik yaşamda farklı durumlarda meseleye dair kendini ele veren ipuçları, acaba tesadüfen gerçekleşmiş bir tekil vakaya mı işaret etmektedir? Yoksa ampirik açıdan, Türkiye’de farklılaşarak dağılan kültürel birikimden ve bu dağılımı gözlemleyebilecek bir düzenlilikten söz edilebilir mi?
Türkiye’de toplumsal yaşamda, bireylere sunulan kıymetler ve kaynakların eşitsiz dağılımı, sosyal hiyerarşiyi besler ve bireyler, belirli bir alan içinde, iktidar, imtiyaz veya nüfuz elde etmek üzere, alanda sunulan kaynaklara ulaşmak için mücadele ederler. Verilen mücadele, Türkiye’de sınıfsal konumu belirleyecek ve dahası eşitsizliği meşrulaştıracak biçimde cereyan eder.
Analizlerin de gösterdiği gibi, Türkiye’de toplumsal alanda seçkin bir pozisyon almayı sağlayan kaynaklar ve kıymetler, eşitsiz biçim- de dağılmaktadır. Dahası, eşitlikçi bir toplumsal yaşamın önündeki mühim bir engel olarak, yönetici sınıfların, kendi çıkarları doğrultusunda, (kültürel ve ekonomik) sermayeye sahip olma süreçlerini ve eşitsiz dağılım mekanizmalarını, aynı zamanda televizyon gibi melez ortamları da işlevselleştirerek meşrulaştırmasıyla, Türkiye’deki kültürel eşitsizlik nesiller boyunca muhafaza edilmektedir.
Türkiye’de kültürel eşitsizliğin muhafazası ve sınıfsal olarak nesiller boyunca eşitsiz aktarımı, kazananı olmayan bir toplumsal hayatın varlığına işaret etmektedir. Türkiye modernleşme tarihi içinde üretilen sosyo-kültürel politikalar, sadece bu politikalara destek veren toplumsal sınıfları de yeniden üretmekle kalmamış, aynı zamanda toplumsal alanda kültürel eşitsizliğe de zemin oluşturmuştur. Ekonomik eşitsizlik kadar önemsenmeyen kültürel eşitsizlik, oysa ki, sosyal hizmetlerden ulaştırmaya, sağlıktan ekonomiye, eğitimden iskân politikalarına değin Türkiye’de bir çok alanda etkisini göstermektedir.
Eşitsiz dağılımı sınıfsal pozisyonu ve tahakkümünü meşrulaştırırken, kültürel sermayenin adil dağılımı, daha demokratik ve eşitlikçi bir toplum talebinin taşıyıcısı olabilir. Bu anlamda, müdahil bir değişken olarak kültürel sermayenin adil dağılımı, toplumsal eşitliği sağlayabilecek olması bakımından önemlidir. Onun müdahil olması, okuyup kendini kurtaracak bireyler yaratmasıyla değil, ancak toplumsal yeniden üretimi daha adil biçimde gerçekleştirecek düzeyde örgütlenmesiyle sağlanabilecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.