İşte Aslan'ın Sur gözlemi:
Fırsat buldukça Sur’da gezinip dolanmayı oldum olası sevmişimdir. Sanırım bu sadece benim için değil, Diyarbakır kültürü ile büyümüş herkesin sevdiği bir durum. Tarihi ve geçmişi ile bu yapılar Surun ve Diyarbakır'ın kimliğidir. Ziyaretim esnasında, uzun uğraşlar sonucunda da olsa kilisenin onarım çalışmalarına şahitlik ettik. Daha önceleri defalarca kez kilisenin bakım ve onarıma muhtaç olduğunu sosyal medya hesaplarımdan paylaşmıştım. Sohbetimiz öyle koyuydu ki, bir baktık Mardin kapıdayız, Mardin kapıdan Gazi caddesine, oradan ise Dağkapıya yola koyulduğumuzda bir baktık ki Gazi caddesin neredeyse tamamına yakını üzerilerinde Sur Kültür Yolu Festivali bayrakları ile donatılmış. Festivalin yapılacağını basından da ayrıca öğrenmiştik. 8-16 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan ve birçok sanatçının edebiyatçının ve ilahiyatçıların da arasında olduğu geniş katılımlı bu organizasyon olacakmış. Surun doğal yapısı ve dokusu ile nasıl bir bağlantısı olduğunu anlamış değilim. Diyarbakır'ın Sur ilçesi tarihi dokusu yapısı, mimarisi ve kültürel özellikleri ile her zaman ayrı bir öneme ve değere sahip olmuştur. Ve kendine Diyarbakırlıyım diyen herkes için bu böyle olmuştur. İşte bu yüzden Diyarbakır Surdur, Sur ise Diyarbakır'dır diyebiliriz. Diyarbakır'ın özü Surda saklıdır. Ancak ne yazık ki 2015 yılı içerisinde sokağa çıkma yasakları döneminde Sur ilçesinde bulunan tarihi birçok yapı tahrip edildi. Surun tarihi yapısı ve dokusu tahrip edilerek tanınamaz hale getirildi. Geriye sadece tarihi dokuların yerine ve tarihi evlerin yerine surun dokusundan uzak kalmış, ucube evler yapılmış ve tabi birçok tarihi yerde onarılmayı bekliyor. Surun kimliğinin ve hafızasını yitirmek ile alakalı olduğunun anlaşılması surun kendisine sahip çıkmaktır. Sur kimliği ve hafızasını silmek isteyen anlayışın, Sur kültür yolu festivali dedikleri organizasyonla verecekleri hiçbir şey olamaz. Bu tam olarak kedin çal kendin oyna mantığının ve anlayışının ta kendisidir. Ve kültür tiyatrosundan başka hiçbir şey olamaz. Yani kısacası ve öznesi, Diyarbakırlıların deyimi ile, ‘bremın bunların davası boştur'dan başka bir şey olamaz.