“İyi Bir Müslüman Nasıl Olunur?” sorusundaki teknik hatayı ve talihsizliği görebiliyor musunuz?
Oysa MÜSLÜMAN zaten İYİ kişidir.
İSLAM, başlı başına bir İYİLİK HAREKETİ’dir…
Pekiyi, ne oldu?
İlk emri “OKU” olan bir dinin müntesipleri okumaktan korktu ya da okuma tembelliğine mahkum edildi.
Pekiyi, ne yapabiliriz?
Kur’ân’ın tamamını hatta İncil’i, Zebur’u, Tevrat’ı, Avesta’yı, Tripitaka’yı, Upanişadları ve diğer “kutsal” kabul edilen tüm metinleri, kritik ederek ve sorgulayarak inceleyebiliriz mesela…
Din’le ilgileniyorsak ya da ilgileneceksek; felsefe, mantık, sosyoloji, tarih/edebiyat gibi filozofik ilimlere ve her bilim insanı gibi deney ve gözlem yapabileceğimiz bilimlere de ilgimiz ve merakımız olmalı.
Din bize ahlâk kazandırmaz.
Ahlâklı bir insanda “din” güzel ve şık durur.
İman bizi adil ve vicdanlı kılmaz.
Adil ve vicdanlı insan, zaten en büyük ve en yüce imana sahiptir.
Bir ortamda konuyla ilgili ehliyet, liyakat ve tecrübe sahibi kimse, o kimseye kulak verip dinlediklerimizi de ikinci bir defa kütüphanede teyit etmemiz, ilk kuralımız olmalı. Körü körüne iman da olmaz, sürü gibi bir çobanı takip etmek de olmaz. Bunlar, “birey olma” bilincine yakışmaz.
Mesela;
Din’in bekçiliği de avukatlığı da temsil makamı da vekilliği de yoktur. (En’am Sûresi 006/107)
Mesela;
Hukukî konularda devletimiz; Şer’î hususlarda Kur’ân hüküm vermeye yeterlidir. (En’am Sûresi 006/114, Yusuf Sûresi 012/040, Ankebut Sûresi 029/051)
Mesela;
Din’in de Kur’ân’ın da öğreticisi Allah’tır. (Nahl Sûresi 016/089, Hucurat Sûresi 049/016, Rahman Sûresi 054/001,002)
O halde; sözde dinî kurum ve kuruluşlara da, sözde dinî örgütlere, dinci vakıflara, dindar derneklere de ve tarikatlara/cemaatlere ne gerek var? Neden ihtiyaç duyuyoruz?! (Bunu sorgulayacak erdem ve ahlak hepimizde olmalı.)
Müslüman; Barışseverdir.
Müslüman’ın savaşı da, onurlu ve daimi bir barışı inşa etmek içindir ancak. Müslüman’ın düşmanı yobazlıktır, cehalettir ve haksızlıktır.
Müslüman; Adaletlidir.
Müslüman, her şeye ve herkese rağmen, koşullar ne olursa ve kişiler kim olursa olsun adil davranmaktan ve adaleti konuşmaktan çekinmez. Müslüman’ın düşmanı zulümdür ve hukuksuzluktur.
“Müslümanlık” ;
Özgür ve Özgün Bireylerin, Örgütlü ve Bilinçli Bir Toplum İnşâ Edebileceğine İnanan Erdemli ve Vicdanlı İnsanlara Verilen Bir Nişane Olmalıydı…
Genden, atadan, babadan, dölden gelen bir din anlayışıyla MÜSLÜMAN olunmaz. Müslüman da doğulmaz. Çünkü aklı olmayanın dini de imanı da olmaz. Din, sonradan bilgi ve hisle kazanılması gereken bir disiplindir.
Ancak “alnı secdeli kapitalizm” ve “abdestli emperyalizm” ve “tekbir getirerek cinayet işleyen caniler” Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Ön Asya’yı kasıp kavurduğundan İslam adına güzel şeyleri yazmaya ve söylemeye utanır olduk. “İslam onlardan beridir,” deyip duruyoruz ama İslam Ülkeleri olarak bu despot dincilerin hakkından biz değil; Batılı Güçler geliyor. Hem de binlerce km öteden bu bahanelerle gelip iliğimize kadar bizi sömürüyor.
Emperyalizme davetiye çıkaran dincilerin kuvveti hakim değil; emperyalizmi def eden dinîbütünlerin kudreti hakim olmalıdır.
O sebeple “Müslüman Olmak” sorun değil; MÜSLÜMAN OLAMAYAN “müslüman olmak” sorun.
Selam, umut, sevgi ve dua ile…