74 Kere Ölmek: Ezidiliğin Kutsal Direnişi
“Ezidi’nin acısı, sadece geçmişe değil, susturulmuş bugüne de aittir.”
3 Ağustos 2014’te Irak’ın Şengal’de IŞİD (DAİŞ) tarafından Ezidilere yönelik gerçekleştirilen saldırılar, kitlesel bir kıyıma, sürgün ve cinsel köleleştirme politikasına dönüştü. Bu saldırılar Ezidi toplumu tarafından "74. ferman" olarak adlandırılmakta, yani tarih boyunca uğradıkları soykırımlar zincirinin bir halkası olarak görülmektedir. Ezidiler sadece fiziksel yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmamış; aynı zamanda inançları, etnik kimlikleri ve kültürel hafızaları da hedef alınmıştır.
Ezidilik, hem İslam dünyası içinde "sapkınlık" ya da "şirk" gibi etiketlerle marjinalleştirilmiş, hem de modern ulus-devlet ideolojileri tarafından ulusal kimlik kategorilerine sığdırılamamıştır. Bu durum Ezidilerin çift yönlü bir dışlanma yaşamasına neden olmuştur:
Ezidilik çoğu zaman yanlış bir şekilde "şeytana tapıcılık" olarak sunulmuş, bu da toplumsal nefreti meşrulaştıran bir araca dönüşmüştür.
Kürt kimliği içinde zaman zaman asimile edilmeye çalışılmış, zaman zaman ise "farklılık" gerekçesiyle dışlanmıştır.
Bu çift yönlü baskı, Ezidilerin ne çoğunluk toplumla ne de diğer Kürt gruplarla tam bir bütünleşme sağlayabilmesini engellemiştir.
74. Ferman: Soykırımın Sosyolojik Kodları
2014’te DAİŞ tarafından gerçekleştirilen katliam, yalnızca bir savaş suçu değil, aynı zamanda sistematik bir soykırım niteliği taşımaktadır.
Ezidilere yönelik uygulanan: Kadınların köleleştirilmesi, Erkeklerin toplu halde öldürülmesi, Çocukların ailelerinden koparılıp zorla din değiştirmeye zorlanması, bunların tümü, toplumu bütün olarak yok etmeyi hedefleyen bir stratejinin parçasıydı. Bu strateji yalnızca fiziksel yok etme değil, kültürel ve sosyal dokunun parçalanmasını da amaçlıyordu.
Her yıl 3 Ağustos’ta Ezidiler, 74. fermanı anmakta; ancak bu anma, çoğunluk tarafından ya görmezden gelinmekte ya da sessizliğe gömülmektedir. Bu da bir tür "ikincil travma" yaratmaktadır. Toplumun kolektif hafızasına dâhil edilmeyen bu katliam, Ezidilerin yaşadığı acının sosyal olarak da tanınmamasına neden olmaktadır. Halbuki sosyolog Maurice Halbwachs’ın belirttiği gibi toplumsal bellek, ancak kolektif olarak inşa edilirse kalıcı olur. Ezidilerin yaşadıkları, bu ortak bellekten bilinçli bir şekilde dışlanmaktadır.
Katliamdan yıllar geçmiş olsa da Ezidiler hâlâ çeşitli ayrımcılık biçimlerine maruz kalmaktadır:
Şengal’e dönmek isteyen Ezidiler, Irak merkezi hükümeti ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki siyasi çatışmalar nedeniyle evlerine dönememektedir.
DAİŞ’ten kurtulan Ezidi kadınlar, toplum içinde “namus” algısıyla yeniden travmatize edilmekte, bazen aileleri tarafından bile reddedilmektedir.
Ezidilik birçok ülkede hâlâ resmi bir din olarak tanınmamakta, bu da kimliksel ve hukuki güvencelerden mahrum bırakılmalarına yol açmaktadır.
Binlerce Ezidi hâlâ göç kamplarında yaşıyor; yurtsuzluk hali, kimliksizliğin bir başka biçimi olarak yeniden üretiliyor.
Ezidilerin toplumsal iyileşme süreci, sadece fiziksel güvenliğin sağlanmasıyla mümkün değildir. Aşağıdaki adımlar, bu sürecin sosyolojik bir çerçevede değerlendirilmesini mümkün kılabilir:
Ezidilere yönelik katliamın açıkça “soykırım” olarak tanınması, onların yaşadıkları acının toplumca meşru kabul edilmesini sağlar.
Ezidi toplumuna yönelik katliamları anlatan müzeler, anıtlar ve eğitim programları aracılığıyla toplumsal belleğin bir parçası haline getirilmelidir.
Kadınlara yönelik özel psikososyal destek programları geliştirilmelidir.
Ezidilik din olarak tanınmalı, Ezidilere yönelik nefret söylemleri ve ayrımcılığa karşı yasal önlemler alınmalıdır.
Ezidilere yönelik 74. ferman, sadece geçmişe ait bir katliam değil; günümüzde devam eden bir dışlanma ve yok sayılma sürecinin sembolüdür. Sosyolojik olarak bu durum, "görünmez azınlık" olmanın yarattığı kimlik krizleriyle birlikte ele alınmalıdır. Ezidilerin hakikati, ancak toplumsal yüzleşmeyle anlam kazanabilir. Unutmak, failin silahıdır; hatırlamak ve hatırlatmak ise adaletin ilk adımıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.