Ahlaklı bir toplum; özgün, özgür ve örgütlü cemiyetlerle, muhteşem bir ülke meydana getirir. Bu nedenle, toplumun temel taşı olan aileler bilinçlenmeli ve o temelin atomu olan çocuklar eğitilmeli.
Milletimizin ciddi bir şekilde ahlakî eğitime ihtiyacı var. Anaokulu’nda saçma sapan oyunlar da öğretilsin, absürt çocuk şarkıları da öğretilsin, 62’den tavşan çizmek de öğretilsin sorun yok. Ama! Ama öncelikle ahlak öğretilsin.
Tuvalet eğitimi almış/verilmiş her çocuğa ergenlik yaşına kadar ahlak temalı masallar, hikayeler anlatılmalı ve ahlakın önemini vurgulayan edebi ve akademik kitaplar okutulmalı.
Ahlaklı bir çocuk, ahlaklı bir birey olur. O birey, ahlaklı bir aile/yuva kurar. Ahlaklı aileler ve ahlak sahibi yuvalarda yetişen o bireyler, “ahlakî değerleri yüksek bir toplum” inşa eder.
“Ahlak olmayan yerde, kanun hiçbir şey yapamaz,” demiş bilge.
Ahlakî Bilinçle yetişen o çocuk;
demirden ve malzemeden çalmayan müteahhit olur; müteahhitin yanında çalışan bir işçiyse de, müteahhiti uyarır hatta her namuslu vatandaş gibi “hırsız işverenini” ihbar eder.
Ahlakî Bilinçle yetişen o çocuk;
işini düzgün yapan onur ve haysiyet sahibi mimar - mühendis olur.
Ahlakî Bilinçle yetişen o çocuk;
rüşvet yemeyen, kişi ayırmayan, yolsuzluk yapmayan liyakat ve ehliyet sahibi idareci olur…
Ahlakî Bilinçle yetişen o çocuk;
din adamı olursa, fakirliği övüp her felakete “kader” diyen bir şarlatan olmaz. Sünnetullah’ın yani doğa kanunlarının önemini anlatıp insanlara sosyal adeletin gerekliliğini ve gelir kaynaklarının ve tüketim mamüllerinin adil paylaşılması gerektiğini anlatır ve bilimin değerini her vaazında vurgular.
Hulâsa;
“Memleketler parasızlıktan değil ahlaksızlıktan çökerler,” demiş bilge…
Ahlaklı ve umut dolu yarınlara…
Selam, umut, sevgi ve dua ile…