Diyarbakır’da Temizlikte Temel Sorun: Gelişi Güzel Atılan Çöpler
"Bir çöpü yere atmak, yalnızca çevreyi değil, insanlığın vicdanını da kirletmektir."
Kent yaşamının en temel göstergelerinden biri temizliktir. Sokakların, parkların, caddelerin hijyen durumu; o şehrin sakinlerinin toplumsal bilinç düzeyini, yerel yönetimlerin etkinliğini ve ortak yaşam kültürünü doğrudan yansıtır. Diyarbakır gibi tarihsel, kültürel ve demografik olarak zengin bir kentte ise temizlik meselesi yalnızca hijyen değil, aynı zamanda bir aidiyet ve sorumluluk sorunudur. Ne yazık ki Diyarbakır'da temizlik konusunda en büyük engel, çöplerin gelişi güzel atılmasıdır. Bu alışkanlık sürdükçe, ne kadar çaba harcanırsa harcansın kentte gerçek anlamda bir temizlik sağlanamıyor.
Yerel yönetimler, özellikle son yıllarda temizlik ekiplerini artırdı, çöp konteynerlerini sıklaştırdı, haftalık temizlik programları oluşturdu. Fakat yine de sabah temizlenen bir sokak, akşamına aynı kirliliğe geri dönüyor. Bu durumun temelinde teknik yetersizlikten çok, toplumsal alışkanlıkların etkisi var. Maalesef birçok vatandaş, çöpünü yere atmayı ya da konteynerin dibine bırakmayı hâlâ doğal bir davranış gibi görüyor. Kimi esnaflar çöplerini dükkânının önüne koyup gitmeyi alışkanlık haline getirmiş; bazı mahallelerde ise çöp atma saatlerine hiç riayet edilmiyor.
Bu noktada üzerinde özellikle durulması gereken temel bir farkındalık var: Temizlik yalnızca belediyelerin ya da temizlik görevlilerinin sorumluluğuna bırakılabilecek bir mesele değildir. Kent yaşamının sürdürülebilirliği ve insan onuruna yakışır bir çevrede yaşama hakkı, sadece kamusal hizmetlere değil, bireylerin bilinçli katılımına da bağlıdır. Her birey, yaşadığı mahallenin, sokağın, apartmanın bir parçasıdır ve dolayısıyla çevresine karşı da doğrudan sorumludur. Çöpü yere atan bir yurttaş, yalnızca doğayı ya da fiziksel mekanı kirletmekle kalmaz; aynı zamanda komşusunun yaşam alanını, çocukların oyun sahasını, yaşlıların nefes aldığı havayı ve genel olarak toplumun ortak refahını da doğrudan olumsuz etkiler.
Basit gibi görünen bir plastik şişe, izmarit ya da poşet, doğaya karışması yıllar süren atıklardır ve yalnızca görsel kirlilik yaratmakla kalmaz, aynı zamanda halk sağlığını tehdit eden zararlı bir unsura dönüşebilir. Hele ki bu durum bir alışkanlık halini aldığında, temizlik ekiplerinin tüm çabaları da boşa çıkmakta; gün boyu süren emek, birkaç saat içinde heba olmaktadır.
Bir çöp torbasının ya da yere atılmış bir kağıdın etkisi yalnızca o anla sınırlı değildir. Bu küçük ihmal, sokakta oynayan bir çocuğun hijyenini, yürüyen bir yaşlının konforunu, turistin şehirle ilgili izlenimini ve en önemlisi de toplumun birlikte yaşama kültürünü doğrudan etkiler. Çünkü temizlik yalnızca fiziksel bir temizlik değil; aynı zamanda sosyal bir sorumluluk, kültürel bir bilinç ve ahlaki bir duruştur.
İşte bu yüzden temizlik kültürü, sadece kurallarla, cezalarla ya da belediye hizmetleriyle değil; toplumun her kesiminde gelişecek bir ortak bilinçle inşa edilebilir. Temizliğe dair farkındalık; okulda öğretmenle, evde anne-babayla, sokakta komşuyla, medyada kamu spotlarıyla desteklenmelidir. Ancak bu şekilde “benim sokağım”, “bizim şehrimiz” duygusu gelişebilir ve bireyler yaşadıkları çevreye yabancılaşmadan, onun doğal koruyucuları haline gelebilir.
Çöp sorununa sadece cezai yaptırımlarla çözüm bulmak mümkün değildir. Elbette caydırıcı cezalar ve kamera denetimleri etkili olabilir; ancak esas çözüm, çocuklukta başlayan çevre bilinci eğitimiyle mümkündür. Okullarda, aile içinde ve medyada temizlik kültürü sürekli işlenmeli; yerel yönetimler, yalnızca temizlik hizmeti değil, çevre bilinci kampanyaları da düzenlemelidir.
Diyarbakır halkı kendi yaşadığı kenti sahiplendiğinde, bu kente olan özeni de artacaktır. "Nasıl olsa biri temizler" anlayışı yerine, "Burası benim sokağım, benim mahallem" bilinci geliştiğinde çöpler yere değil, konteynere atılacaktır. Temizlik ekipleriyle birlikte çalışabilen bir halk, sadece temiz bir çevre değil, daha yaşanabilir bir kent de yaratır.
Diyarbakır’da temizlik sorununun temeli teknik eksiklik değil, bireysel duyarsızlıktır. Gelişi güzel atılan çöpler, şehrin estetiğini bozmakla kalmıyor; toplum sağlığını, sosyal ilişkileri ve kent kimliğini de tehdit ediyor. Bu nedenle tüm Diyarbakır halkına düşen görev, en küçük çöpü bile yere atmamakla başlar. Çünkü temizlik bir görev değil, bir yaşam kültürüdür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.