Diyarbakır’dan Koma Amed geçti: Bir sesin 37 yıllık yankısı
“Koma Amed’in notaları, Diyarbakır’da özgürlüğün melodisine dönüştü.”
Bazı konserler sadece müzik değildir; bir halkın bastırılmış sesinin yeniden yankılanmasıdır. Koma Amed’in 37 yıl aradan sonra Diyarbakır’da verdiği konser, tam da böyle bir anlamın içinden doğdu. Sahnede sadece bir müzik grubu yoktu; sahnede hafızası bastırılmış bir halk, yasaklanmış bir dil, unutturulmak istenmiş bir kimlik vardı. O gün Newroz alanında yankılanan her nota, sadece bir ezgi değil, tarihsel bir direnişin, inkârla örülmüş sessizliğe verilen kolektif bir cevaptı.
1988 yılında Ankara’da, birkaç üniversite öğrencisinin yüreğinde doğan Koma Amed, dönemin politik atmosferinde bir cesaretin adıdır. Kürtçe konuşmanın, yazmanın, hele ki şarkı söylemenin suç sayıldığı bir dönemde; onlar bir halkın kimliğini ezgilerle yaşatma kararlılığındaydılar.
Ancak Diyarbakır, yani grubun ismini aldığı şehir, uzun yıllar boyunca bu sesin yankılanmasına tanıklık edemedi. Bu, sadece bir konser yasağı değil, bir halkın kendi sesine, kendi melodisine yabancılaştırılmasının hikâyesiydi.
37 yıl sonra o ses Diyarbakır’a döndü.
Ama dönen sadece müzik değildi.
Alanı dolduran yüz binler, geçmişte susturulan bir kuşağın çocuklarıydı. Annelerinin gizlice dinlediği kasetlerde duydukları ezgiler, şimdi dev bir sahnede yankılanıyordu. İnsanlar, şarkılara yalnızca eşlik etmediler; aynı zamanda tarihe tanıklık ettiler. Çünkü Koma Amed’in konseri, Kürt halkının kültürel belleğinde bir “dönüş anı”ydı — yasaklanmış sesin kendi toprağına kavuşmasıydı.
Bu konser, yalnızca sanatsal bir etkinlik olarak değil, sosyo politik bir olay olarak da okunmalıdır.
Kürt müziği, her zaman politik bir hafıza taşıyıcısı olmuştur. Çünkü Kürt halkı için müzik, yalnızca eğlence değil, direnişin, yasın, sevdanın ve kimliğin dili olmuştur. Koma Amed, 1990’larda baskının ortasında bile umut şarkıları söyleyerek, Kürt kimliğini kültürel olarak yeniden kuran en önemli yapılardan biriydi.
Dolayısıyla Diyarbakır’daki konser, bir “dönüş”ten çok daha fazlasını ifade ediyor: o, toplumsal hafızanın müzik aracılığıyla yeniden inşasıydı.
Koma Amed konserinde insanlar sadece müziği dinlemediler; kendilerini dinlediler. Kendi dillerinde söylenen bir şarkının yankısında, unutturulmak istenen geçmişleriyle buluştular.
O gün Diyarbakır semalarında yankılanan her “ezgi”, bir kimliğin varlık bildirisiydi: “Ez li vir im — Ben buradayım.”
Koma Amed’in Diyarbakır konseri, bir halkın tarihine not düşülmüş bir kilometre taşıdır.
Bir zamanlar suç sayılan şarkılar, artık meydanlarda yankılanıyorsa, bu sadece müziğin değil, toplumun da değiştiğini gösterir.
Ve belki de bu konserin en büyük anlamı şudur:
Susturulan her ses, bir gün mutlaka kendi toprağında yeniden yankılanır.
Tıpkı Diyarbakır’dan geçen o büyük ses gibi…
Koma Amed geçti; ama geride yankısı kalacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.