Arslan ÖZDEMİR

Arslan ÖZDEMİR

Kürtçe hutbenin yokluğu

Kürtçe hutbenin yokluğu

“Kürtçe hutbenin yokluğu, yalnızca bir dil eksikliği değil; eşitlik ve toplumsal barış için kaybedilmiş bir fırsattır.”

Diyanet İşleri Başkanlığı, resmi internet sitesinde Türkçe, Arapça, İngilizce, Rusça, Almanca, İspanyolca, Fransızca ve İtalyanca olmak üzere sekiz farklı dilde Cuma hutbesi yayımlıyor. Bu çeşitlilik, Başkanlığın küresel ölçekte Müslüman topluluklara ulaşma çabasının göstergesi olarak sunulabilir. Ancak dikkat çekici bir şekilde, Türkiye’de milyonlarca insanın anadili olan Kürtçe bu liste içerisinde yer almıyor.

Bu durum, salt dil tercihinden ibaret olmayıp, temsil ve eşitlik açısından önemli bir toplumsal sorunu işaret ediyor. Türkiye’de Kürtler, tarihsel olarak dini yaşamın da önemli bir parçası olmuş, camilerde, medreselerde, tekke ve dergâhlarda etkin roller üstlenmiştir. Ancak Diyanet’in hutbe dilleri arasında Kürtçenin bulunmaması, bu topluluğun dini alanlardaki görünürlüğünü ve katılımını sınırlayan bir uygulama olarak değerlendirilebilir.

Dini metinler ve hutbeler, yalnızca ibadet çağrısı değil; aynı zamanda toplumsal değerlerin aktarımı, ahlaki normların pekiştirilmesi ve bireylerin dini aidiyetinin güçlenmesinde kritik rol oynar. Bir birey, anadilinde işittiği dini mesajı hem daha derin kavrar hem de kendini daha fazla içinde hisseder. Hutbenin anlaşılmaması, dinî bağın zayıflamasına, mesajın toplumsal işlevini kaybetmesine yol açabilir.

Birçok ülkede, devletin resmi dili dışında da hutbeler verilmesi, toplumsal kapsayıcılığın ve eşit vatandaşlık bilincinin güçlenmesine katkıda bulunur. Örneğin, İngiltere’de camilerde Urduca, Bengalce, Somali dili ve Kürtçe hutbeler verilebilmektedir.

Diyanet’in Almanca, Fransızca ya da İspanyolca hutbe sunması, bu dillerin konuşulduğu ülkelerdeki diaspora topluluklarına yönelik bir hassasiyet olarak yorumlanabilir. Ancak aynı hassasiyet, Türkiye sınırları içinde yaşayan milyonlarca Kürt için gösterilmediğinde, çifte standart algısı doğmaktadır. Bu durum, hem dini kurumlara olan güveni zedeler hem de toplumsal bütünleşmeyi olumsuz etkiler.

Toplumsal barışın temel taşlarından biri, her kimliğin kendi dilinde var olabilme hakkıdır. Kürtçe hutbenin olmaması, yalnızca dini bir eksiklik değil; aynı zamanda kültürel tanınma meselesidir. Diyanet gibi toplumun tümüne hizmet vermesi gereken bir kurumun, bu konuda kapsayıcı bir adım atmaması, ayrımcılık eleştirilerini güçlendirmektedir.

Kürtçe hutbenin eklenmesi, hem anadilde dini öğrenim hakkını tanımak hem de Kürt vatandaşların aidiyet duygusunu pekiştirmek anlamına gelecektir. Bu adım, aynı zamanda dil haklarının dini alanlarda da güvence altına alınması yönünde sembolik ve pratik bir kazanım olacaktır.

Kürtçe, Türkiye’nin yaşayan en büyük dillerinden biri olmasına rağmen, Diyanet’in hutbe dilleri arasında yer almıyor. Bu yokluk, yalnızca bir dil meselesi değil; temsil, eşitlik ve toplumsal barış meselesidir. Devletin en kapsayıcı dini kurumu olan Diyanet’in, toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede yaklaşması hem dini hem de sosyal sorumluluğunun gereğidir.

Kürtçe hutbenin eklenmesi, yalnızca dini bir kolaylık değil, barışa, eşitliğe ve kapsayıcılığa atılacak önemli bir adım olacaktır. Çünkü hutbe, sadece ibadeti yönlendiren bir metin değil; aynı zamanda toplumsal mesajların, kardeşlik çağrılarının ve dini öğretilerin kalplere ulaştırıldığı bir araçtır. Bu aracın anadilde sunulmaması, milyonlarca insanın dini mesajdan eksik faydalanmasına neden olur.

Ayrıca İslam’ın evrensel ilkeleri göz önünde bulundurulduğunda, bu yokluk dini açıdan da tartışmalıdır. Kur’an-ı Kerim’de farklı dillerin Allah’ın ayetlerinden biri olduğu açıkça vurgulanır:

“Dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O’nun (Allah’ın) ayetlerindendir.” (Rum, 30/22)

Dolayısıyla, bir topluluğun kendi diliyle dini tebliğden mahrum bırakılması, İslam’ın adalet, eşitlik ve kolaylaştırma ilkeleriyle bağdaşmaz. Nitekim Hz. Peygamber’in, sahabelere kendi kabilelerinin diliyle tebliğ etmelerini öğütlediği de kaynaklarda aktarılır. Bu bağlamda, hutbelerde Kürtçeye yer verilmemesi, sadece sosyolojik açıdan değil, dini açıdan da caiz görülmeyecek bir eksikliktir. Çünkü Müslümanların kendi dilinde dini öğretiye ulaşmasını engellemek, dinin özüne aykırı bir tutumdur.

Kürtçe hutbenin yokluğu hem toplumsal eşitlik hem de dini meşruiyet bakımından ciddi bir boşluğa işaret etmektedir. Diyanet’in Kürtçe hutbe uygulamasını hayata geçirmesi, sadece kültürel ve siyasal bir gereklilik değil, aynı zamanda İslam’ın evrensel kardeşlik anlayışının ve adalet ilkelerinin bir gereğidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arslan ÖZDEMİR Arşivi