Arslan ÖZDEMİR

Arslan ÖZDEMİR

Marşlar, bayraklar ve 4-3’lük cevap

Marşlar, bayraklar ve 4-3’lük cevap

“Amedspor kazandı, provokasyon kaybetti.”

Ümraniye’de oynanan maçta Amedspor’a yönelik tutum, ne yazık ki sadece bir spor karşılaşmasının sınırlarını aşmıştır. Tribünlerde yükselen tepki, kullanılan dil, çalınan mehter marşı ve sahaya asılan tarihte kurulmuş tüm Türk devletlerinin bayrakları, sporun evrensel barış ve kardeşlik ruhuyla açıkça çelişen bir atmosfer yaratmıştır. O gün sahada yalnızca iki takım değil, aynı zamanda tarihsel semboller, kimlikler ve politik mesajlar karşı karşıya getirilmiştir.

Mehter, Osmanlı tarihinin askeri bir sembolüdür. Elbette ki kültürel bir mirastır; konserlerde, törenlerde, gösterilerde yer alabilir. Ancak bir futbol maçında, üstelik rakip takımı “düşman” imasıyla karşılayacak biçimde kullanıldığında, bu artık masum bir tarihsel gönderme olmaktan çıkar; psikolojik ve ideolojik bir mesaja dönüşür. Spor sahası ise bu tür mesajların verileceği bir alan değildir.

Aynı şekilde sahaya açılan ve geçmişten bugüne kurulmuş tüm Türk devletlerini temsil eden bayraklar da doğrudan bu karşılaşmanın sportif niteliğini aşan bir sembolleştirme yaratmıştır. Tarihi bayraklar bir milletin ortak hafızasıdır; ancak belirli bir rakibe karşı, özellikle de zaten uzun süredir hedef haline getirilen bir kulübe karşı kullanıldığında, bu durum bir gurur gösterisinden ziyade üstünlük kurma ve gözdağı verme işlevi kazanır.

Amedspor’un yıllardır maruz kaldığı dışlayıcı tutum, ne yazık ki münferit bir olay değildir. Bazı maçlarda takım üzerinden bir kimliğin hedef alındığı, sportif rekabetin ötesine geçen bir öfke dili üretildiği görülmektedir. Bu durum yalnızca Amedspor’u değil, Türk futbolunun ahlaki zeminini de yaralamaktadır. Çünkü bugün bir takıma yöneltilen bu dil, yarın başka bir toplumsal kesime rahatlıkla dönebilir.

Spor, farklılıkları yan yana getirebilen nadir alanlardan biridir. Aynı tribünde yan yana oturan insanlar, normalde belki hiç karşılaşamayacak sosyolojik zeminlerden gelir. İşte bu yüzden futbol, ya toplumsal barışı güçlendirir ya da öfkeyi büyüten bir araca dönüşür. Ümraniye’de yaşananlar, ne yazık ki ikinci yöne işaret etmiştir.

Bu noktada sorumluluk yalnızca tribünlere ait değildir. Kulüp yönetimleri, federasyon, yayıncılar ve güvenlik birimleri de bu atmosferin oluşmasında ya engelleyici ya da kolaylaştırıcı bir role sahiptir. Sessizlik, çoğu zaman tarafsızlık değil; normalleştirme anlamına gelir.

Ancak bütün bu gerilim, baskı ve düşmanlaştırıcı atmosfere rağmen sahada futbolun en güçlü cevabı verilmiştir. Amedspor, tüm bu koşullara rağmen 4–3’lük skorla maçı kazanmıştır. Bu galibiyet sadece tabelaya yazılan bir sonuç değil; aynı zamanda sahada kalmanın, oyuna tutunmanın ve provokasyona teslim olmamanın bir ifadesidir.

Bu nedenle Amedspor’u ve sahada yalnızca futboluyla konuşmayı başaran tüm oyuncularını ayrıca tebrik etmek gerekir. Çünkü bazen en büyük kazanım yalnızca maçı kazanmak değil, oyunun onurunu koruyabilmektir.

Asıl soru şudur:

Biz futbolu gerçekten bir oyun olarak mı görüyoruz, yoksa geçmişten taşıdığımız tüm hesaplaşmaları sahaya mı sürüyoruz?

Unutulmamalıdır ki sahada kazanılan bir galibiyet elbette kıymetlidir; ancak tribünlerde kaybedilen insani değerler, hiçbir skorla telafi edilemez. Mehter marşıyla ve tarihsel bayraklarla kurulan dil, niyet ne olursa olsun, sporun birleştirici ruhunu gölgeleyebilmektedir. Oysa futbol, insanları ayrıştırmak için değil, ortak bir sevinçte buluşturmak için vardır.

Bugün Amedspor üzerinden kurulan bu sert dilin, yarın başka bir şehirde, başka bir takımda ya da başka bir kimlik üzerinden yeniden karşımıza çıkmaması hepimizin ortak sorumluluğudur. Çünkü zarar gören yalnızca futbol olmaz; toplumsal güven, birlikte yaşama iradesi ve karşılıklı saygı da zamanla yıpranır.

En büyük temennimiz şudur:

Sahadaki rekabetin tribünde düşmanlığa, tribündeki gerilimin de sokağa taşımadığı bir spor iklimini hep birlikte inşa edebilmek. Çünkü futbol, en çok da bizi birbirimize biraz daha yaklaştırabildiğinde anlam kazanır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arslan ÖZDEMİR Arşivi