Ferhat KAPLANER

Ferhat KAPLANER

ÖRGÜN EĞİTİMDE SORUNLAR

ÖRGÜN EĞİTİMDE SORUNLAR

ÖRGÜN EĞİTİMDE SORUNLAR

Örgün eğitim sistemimizde  ne yazık ki bilginin ve sınıf geçerek mezun olmanın tek ölçütü yalnızca kitaplar ve testlere dayalı sınavlar ile alınmış notlar olması büyük sorun.

Bir başka sorun  da, öğrenciye kullanmayacağı bir kısım verilerin “bilgi” diye dayatılması ve çocukların bu verileri ezberlemekten mesul tutulmasıdır!

Oysa talebenin, öğrendiklerini çoktan seçmeli testler yoluyla aktardığı ölçüde değil, bilgiyi kullanabildiği öncüde başarılı sayılması daha doğru olanıdır.

Geçmişte Anadolu’da kullanıldığı bilinen “Marifeti olmayanın ilmi de olmaz!” özdeyişi, fertleri, marifet üzerine eğilmeden bir takım ezberler ve testlerle yalnızca “kuru bilgi” ezbercisi haline getiren anlayışa bir cevaptır.

Bu anlayış, gençliği bir kalıba sokarak aynı fabrikanın mamulü haline getirmeye hizmet eder.

Şimdiye kadar onca kuşağı heder eden Türkiye okul sisteminin yıllardan beri varamadığı idrak düzeyi budur.

Bireyleri, kesin zaman dilimlerine bölünmüş, günlük, haftalık, yıllık koşuşturmalarla “meşgul ederek” ömürlerini heba eden, tüketen pozitivist eğitim paradigması insanımızı derin bir kafa tedirginliğine sürüklemiştir.

Eğitim, hazır bir takım malûmatlara sahip olmaları için insan kitlelerini “sürü” misali yetiştirme etkinliği değildir.

Ezber ve tekrara dayalı bir sistemle arzu edilen liyakatli kuşaklar değil, kurtuluşu kendini inkârda arayan idraki başkalarının düşüncelerine perçinli canlı cenazeler yetiştirilebilir.

Hz. Ali, “İlmin azamisi, dilde olanı, âlâsı (yükseği) ise her uzvundan tecelli edenidir.” der.

Nice insanlar vardır ki, ilim zannettikleri, ruhsuz -yavan, faydasız bilgilerle dünyadan göçüp gitmişlerdir.

Hayatın, dünyanın zorluklarına karşı çelikten kale gibi “dimdik durabilecek” nesiller yetiştiremeyen, topluma aydınlık bir çıkış yolu sunmaktan yoksun…

Fertlere yalnızca Batılıların “data” (veri) dedikleri yavan “malûmat paketlerini” belleten köhne bir sistemi kim ne yapsın?

Böyle bir sistemle olsa olsa olsa dünyevi nimetlere karşı zaaflarla dolu, zorluklara karşı dayanaksız, teslimiyetçi kuşaklar yetiştirilebilir.

x

Tefekküre ve ilme yaslanan makalelerini, kitaplarını okumaya gayret ettiğimiz Muhterem Hasan Can, “milli denilen eğitim”in halini böyle anlatmış.

Tek tipçi, ezberci, kuru bilgileri yükleyen, talebelerin kabiliyetlerini geliştirmek yerine, milyonlarcasını bir yerlerde toplayarak “meşgul” eden, hayatlarının en güzel çağlarını tüketen bir yapı.

BİNA OKULLARI!

Tam 12 yıl boyunca, “binalara” mahkûm ediyoruz çocuklarımızı, gençlerimizi…

Kahir ekseriyeti, hayattan, mücadeleden kopuk bir şekilde, okula gidip geliyor…

Lise yıllarınızı hatırlayın; harala gürele yılları.

Hurrrra sınıflara…

Hoca gelsin, beş on dakika sınıfı susturmaya gitsin.

Son on dakika da “of, pufI”

Arada üç beş şey öğretebilirse ne alâ…

Lise mecburi.

Büyük okuma azmiyle okula giden genç, bir an evvel ders başlasın istiyor.

“Mecburen” giden genç ise, oflaya puflaya, yaramazlık yapa yapa okumak isteyen gence de engel oluyor.

Öğretmenlerin ömrü de, haylazları susturmaya çalışmakla geçiyor.

Çocuklar, bilhassa da gençler, okul-hayat bağlantısı kuramıyorlar, binalara gidip gelirken…

Mezun olduktan sonra ne yapacaklar?

Ne işe yarayacaklar?

Aileleriyle birlikte mi oturacaklar, yoksa ayrı bir yere mi çıkacaklar?

Evlenip yuva mı kuracaklar, yoksa en az orta yaşa kadar “bekâr” kalmayı mı tercih edecekler ya da böyle yapmaya mecbur mu olacaklar?

Çocukları harala gürele koşturuyoruz.

Okullarda kabiliyetlerine göre yönlendirmeye yarayacak mekanizmalar yok.

Ya da şeklen var.

Malûm, rehberlik öğretmenliği öğretmenlikten sayılmıyor maalesef.

Siz okurken, rehberlik öğretmenleriniz var mıydı?

Vardı büyük ihtimalle.

Peki onlardan birinin ismini, hadi bıraktık ismini, suretini hatırlıyor musunuz?

Okullarda bir “bedenci”, bir de “rehberlikçi”, (aşağı yukarı) öğretmenden sayılmıyor.

Kaç rehberlik öğretmeni kaç çocuğun kabiliyetini keşfetmiş ve o alana yönlendirmeleri için ailelerine tavsiyelerde bulunmuştur acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ferhat KAPLANER Arşivi