Travmatik Bellek

Şeyhmus Kaya

Ülke genelinde yaşanan sorunların ve dönüm noktalarının yanında, bir de şehir özgülünde yakın geçmişte yaşadığımız bazı kritik sorunları, şöyle genel bir açıdan ele alarak hatırlamakta fayda var.

Bölgenin yıllardır içinde yer aldığı şiddet sarmalını yaşayanlar tüm acı gerçekleriyle bilançonun ne olduğunu iyi bilmektedir. Özellikle 90’lı yıllarda gerçekleştirilen köy boşaltmaları ve yakmaları ile faili meçhullerin yaşandığı o karanlık günleri yazmak başlı başına bir yazı dizisi gerektirmektedir.

80’lerin sonu ve 90 ‘lar boyunca yaşadıklarımız, bugün yaşadıklarımızın arka travmatik fonunu oluşturmaktadır.40 yılı aşkındır şiddetin yarattığı büyük yıkımı onarma imkânı bulamadan ne yazık ki yeni yıkım süreçleri yaşadık.

2015 seçim sürecinde, istasyon meydanında (5 haziran meydanı) HDP’ nin mitinginde yaşanan bombalı saldırı sonucunda büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Gerçi çok sayıda insanımız hayatını kaybetti ve yine çok sayıda insanımız yaralanmalar sonucunda ciddi sağlık sorunları yaşadı. Kent olarak çok önemli bir eşikten geçerek yolumuza acı bir şekilde devam ettik.

2015 Kasımında, Diyarbakır Baro Başkanı ve insan hakları savunucu Tahir Elçi, kentin simge eserlerinden birisi olan Dört Ayaklı Minarenin dibinde, şiddetin sona ermesi ve toplumsal barışın sağlanmasına dönük açıklamalarda bulunurken, bir komploya kurban edildi. Bu hain pusu, on binlerce insanın Koşuyolu Parkında ortaya koyduğu tepkiyle karşılık bulmuştu. Bu acı kayıp toplumun yüreğinde tarifsiz bir yara açtı ve halen gerçek failleri bilinenin bilinmezliğinde beklemektedir.

2015 yılında genel seçimlerin iptali ve çözüm sürecinin sekteye uğratılmasıyla ilk kayyumlar atanarak demokrasi ve bölge halkının iradesi hiçe sayıldı.Akabinde adına ister "hendek savaşı", ister "öz savunma savaşı", ister "iç savaş" ya da "çatışma" deyin, herkesi derinden etkileyen, insanlık ile hukukun rafa kaldırıldığı zamanlar yaşadık. İnsan yaşamının ucuz olduğu, kan, gözyaşı ve yıkımların en üst düzeyde yaşandığı, silahların acımasızlığının hâkim olduğu bir atmosferde, insan cesetlerinin sokaklarda kaderine terk edildiği, kentlerin hafızasını oluşturan tarihi mekânların harabeye uğratıldığı, top ve mermi seslerinin gölgesinde yaşamımızı sürdürmeye çalıştığımız, kâbus gibi zamanlar yaşadık.4 ayı bulan bu çatışma hali, toplumu her açıdan yaraladı. Tarihi Sur ilçesinde 6 dan fazla kadim mahalle yerle bir oldu. Binlerce insan yerinden yurdundan oldu. Yıkılan yerler yıllar sonra yerini ucube, kimliksiz yapılara bıraktı. Kentin binlerce yıllık hafızası param parça edildi.

Büyük yıkıma uğrayan şehri Amed ile diğer bölge kentlerinde toparlanma sürecine girilmişken, iktidarın baskısı artarak 2019 yazın da ikinci kayyum dalgası gerçekleştirildi. Binlerce insan haksız yere tutuklandı, demokrasinin en önemli unsurlarından birisi olan seçme ve seçilmenin önemi bir kere daha bir tarafa bırakıldı.Bu yaptırımlar bölge halkında yerel düzeyde dahi olsa yönetime katılma isteğini sekteye uğrattı.Bu durum aidiyet duygusunu önemli oranda zedeledi. Zaten yıllardır ötekileştirilimiş Kürt halkı bir kere daha yurttaşı olduğu ülkede yabancılaşma durumunu yaşadı.Bu önemli sorunlar yaşanıyorken tüm dünyayı etkisine alan pandemi dönemine doğru gidildi.

Bütün dünyayı adeta esir alan virüs dalgası kentimizide ciddi anlamda vurdu. Kapanmalar, virüsün yayılma korkusu sosyal ve ekonomik olarak topluma büyük yükler bindirdi. Ekonomik çarklar sekteye uğradı, binlerce insan işsiz kaldı. Hem genelde hem de kentimizde eğitimin sekteye uğramasıyla bir kuşak en önemli gelişim dönemlerinde büyük bir kayba uğradı. Yönetenlerin süreci sağlıklı sürdürememesinden dolayı ,okul yüzü görmeden mezun olan bir kuşakla karşı karşıya bırakıldık.

Pandeminin yarattığı tahribat ve küresel çapta meydana gelen gelişmeler, ülkede büyük bir ekonomik krizin patlak vermesini beraberinde getirdi. 2021 den bu yana yaşanan tarihi enflasyon artışları tüm ülkede olduğu gibi şehrimizi de çok ciddi oranda etkiledi.Binlerce iş yerinin kapanmasına ve binlerce insanın işsiz kalmasına yol açtı. Serbest piyasa fırsatçılığının yarattığı fiyat artışları karşısında orta sınıf adeta silindi.Toplumun hızlaca yoksullaşmasının etkisiyle, işsizlik, düşük ücretler ve aile parçalanmaları tarihin en yüksek rakamlarını buldu. Tabi bu durum yoksul nüfusun çok olduğu kentimizde etkisini çok daha fazla hissettirdi ve bu ekonomik yıkım süreci devam ediyorken büyük deprem felaketini yaşadık. 6 Şubat ve sonrasında da meydan gelen depremler on binlerce insanımızın canına ve milyonlarca insanın mağduriyetine yol açtı. Bu yaşanan doğal afet, insan eliyle yaratılan ve hükümetin yönetme mekanizmasının çöktüğü, doğal olmayan sonuçlar bıraktı. Sayısız ailenin yok olmasına yol açan bu deprem, aynı zamanda rantçı ekonominin hangi aşamaya ulaştığının büyük resmi oldu.

Bu son yaşanan depremlerle beraber tüm deprem bölgelerinde ve özellikle Hatay ,Maraş ve Adıyaman da ortaya çıkan tablo, bize ilimizle ilgini şunu sorgulattı; Hatay, Maraş ve Adıyaman da gerçekleşen depremin şiddeti burada da olmuş olsaydı sonuç bu şehirlerdekinden farklı olmayacaktı. Şehir olarak daha az etkilenmiş olmamıza rağmen üçbinden fazla bina ağır hasar aldı. Yıkılan bina enkazlarında beşyüz civarında insanımız hayatını kaybetti. Binlerce bina riskli durumda. Bu açıdan bakınca olma ihtimalı yüksek olan bir depreme ne kadar hazırız? Kent yetkilileri gereken dersleri çıkardı mı? Hazırlıklar ne aşmada? Yada yapılmakta mıdır? Son depremlerin sonuçlarına baktığımızda, başta Bağlar ilçemiz olmak üzere birçok yerleşim yerimizin imar durumunun büyük bir felakete gebe olduğunu görmekteyiz. Bunun için acil bir eylem planının hazırlanararak tüm kent bileşenlerinin seferlikle hareket etmesi gerekmektedir. Aksi halde hafızamıza yeni büyük bir travmatik felaket daha eklemiş olacağız.

Sözün özü, son 8-9 yıla baktığımızda şehir olarak, ülke olarak , hayati öneme sahip eşiklerden geçmiş olduğumuz net olarak ortada.Toplumda büyük travmalara yol açan durumlardan gereken dersi hem yönetenler hem de toplumun tüm kesimleri olarak çıkartmamız gerekiyor demek, sicilimizin kabarıklığının gölgesinde kaldığımızdan çok anlamlı gözükmüyor.Öncelikle gerçek manada bir zihniyet devrimi yaparak, herkesin güvende yaşayacağı bir ülke inşa etmek olmazsa olmazımızdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.