Diyarbakır’da lise eğitimi: Sayı çok, nitelik az
“Diyarbakır, lise sıralarında yeşeren umutlarına nitelikli eğitimle sahip çıkarsa, geleceğini de aydınlatır.”
Diyarbakır’da bugün yaklaşık 80 bin lise öğrencisi bulunuyor. Bu sayı, kentin genç nüfus potansiyelini ve eğitim alanındaki büyük dinamizmi gösterse de, aynı zamanda ciddi bir nitelik sorununa da işaret ediyor. Zira bu öğrencilerin büyük bir kısmı, gerçek anlamda “nitelikli lise eğitimi”nden mahrum durumda.
“Nitelikli lise eğitimi”, yalnızca sınav başarısı değil; öğrencinin eleştirel düşünme, araştırma, problem çözme, ifade özgürlüğü ve sosyal gelişim olanaklarına erişimini de kapsar. Ancak Diyarbakır’da bu imkânlar oldukça sınırlıdır.
Kentteki öğrencilerin yaklaşık %10-15’i civarı, yani yaklaşık 8-12 bin öğrenci, Fen Liseleri, Anadolu Liseleri ve bazı proje okullarında bu nitelikte bir eğitime ulaşabiliyor. Bu oran, Türkiye ortalamasının (%25 civarı) oldukça altındadır.
Geriye kalan yaklaşık 68-70 bin öğrenci ise kalabalık sınıflarda, fiziksel yetersizliklerle boğuşan okullarda, çoğu zaman öğretmen açığıyla yüzleşerek eğitim görmektedir. Kırsal bölgelerdeki liselerde durum daha vahimdir: laboratuvar, kütüphane, hatta temel ders araç gereçlerinin eksikliği, eğitimin niteliğini neredeyse tamamen “ezber” düzeyine indirgemektedir.
Her yıl Diyarbakır’dan yaklaşık 25-30 bin öğrenci Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) başvurmaktadır. Ancak bu öğrencilerin sadece yaklaşık %25-30’u, yani 6 ila 9 bin öğrenci, herhangi bir üniversite programına yerleşebilmektedir.
Gerçek anlamda iyi bir fakülteye (örneğin mühendislik, tıp, hukuk, öğretmenlik gibi kontenjanı yüksek bölümler) yerleşenlerin oranı ise %5’in altındadır. Bu tablo, 80 bin öğrenciden yalnızca 4 bin civarının yükseköğretimde nitelikli bir alana ilerleyebildiğini göstermektedir.
Bu tabloyu yalnızca “bireysel başarı eksikliği”yle açıklamak sığ olur. Asıl mesele yapısal bir eşitsizliktir.
Diyarbakır’daki öğrenciler, çoğu zaman ekonomik yoksunluk, aile içi eğitim desteği eksikliği ve dershane-kurs olanaklarına erişememe gibi faktörlerle dezavantajlı başlıyor.
Bir diğer sorun ise öğretmen sirkülasyonu: deneyimli öğretmenler genellikle birkaç yıl içinde başka illere tayin oluyor. Böylece okullarda süreklilik, aidiyet ve kurumsal kültür zayıflıyor.
Bu yapısal koşullar, öğrenciyi yalnızca “sınavla ölçülen birey” hâline getiriyor; düşünsel gelişim, estetik duyarlık, bilimin ve sanatın keşfi ikinci plana itiliyor.
Diyarbakır’ın gençleri büyük bir umudu ve aynı zamanda büyük bir uçurumu temsil ediyor. Bir yanda sayılı proje liselerinde eğitim gören ve Türkiye geneliyle yarışabilecek donanıma sahip gençler; diğer yanda temel eğitim desteğinden yoksun, sosyal yaşamla bağları zayıf, ekonomik baskılar altında ezilen gençler.
Bu uçurum yalnızca bireysel değil, toplumsal bir travmada yaratıyor. Çünkü gençlerin önemli bir kısmı, başarısızlığı “yetersizlik” olarak değil, “kader” olarak içselleştiriyor. Oysa mesele kader değil, politik tercihler ve kaynak dağılımıdır.
Ne Yapılmalı?
Diyarbakır’ın demografik yapısı, öğrenci yoğunluğu ve sosyoekonomik profiline göre özel eğitim politikaları geliştirilmelidir.
Fiziksel donanım, laboratuvar, kütüphane ve kültürel etkinlik alanları yaygınlaştırılmalıdır.
Tecrübeli öğretmenlerin bölgede kalmasını teşvik edecek özlük hakları ve destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Öğrencilerin sınav kaygısı, gelecek belirsizliği ve toplumsal baskılarla başa çıkabilmesi için her okulda psikolojik danışman ve sosyal hizmet uzmanı bulunmalıdır.
Ulaşım, burs ve barınma olanakları güçlendirilerek kırsal liselerin nitelik farkı azaltılmalıdır.
Diyarbakır’ın 80 bin lise öğrencisi, yalnızca eğitim sisteminin birer parçası değil; aynı zamanda kentin geleceğini, kültürel direncini ve değişim potansiyelini temsil ediyor.
Bu potansiyelin doğru değerlendirilmesi, yalnızca üniversiteye giriş oranlarını artırmakla değil, adil, eşit ve nitelikli bir eğitim sistemi kurmakla mümkündür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.