KİM BİLEBİLİR Kİ?
KİM BİLEBİLİR Kİ?
Ağır aksak ilerleyen zamanın bir şeyleri yoluna koymasını umut edip izlemek kadar acı; hatırlamak…
Yürümeye mecali kalmamış ayaklarının yardımına koşmuştur sırtını döndüğün rüzgar. Elinde, temizlemekten uyuşmuş bir yığın duyguyla tıkanmış valiz ve bir türlü çekip gitmeyen gurur. Üstünden çok güzler geçmiştir meyvesini toplamadığın ağacın. Güzel günlerden bahsetmek isterken, konuşmaya çekindiğin bir yabancının hakkında konuşmuş gibi bir suçluluk duygusu saracak. Sonra tam kurtuldum derken fark etmeden seninle birlikte gelmiştir eskilerden kalma birkaç parça zaman… Yine uzaklaşmak; olabildiğince yakın, alabildiğince uzak… Düşündükçe hatırladığın, hatırladıkça ağırladığın, ağırladıkça yatıya kalan şu gelmesini istemediğin hislerle tanışmanın verdiği pişmanlıkla bekleyeceksin, zamanın bütün bu istemediklerinin üstünü bir yorgan gibi örttüğü halde sabahlamaktan vazgeçmeyen duygularını. Çünkü bozdukça farklı bir şekle bürünüp gösterecek kendini görmek istemediklerin. Belki bir nota olup diline, belki de bir söz olup yüreğine dokunacak. Sonra içini ısıtacak bir umut ve umudun arkasından kimsenin bilemediği o soru gelir “Kim bilir?”. Belki senin de ağız dolusu kahkahaların, sevincin için sakladığın gözyaşların olacak. Aklına geldikçe yüzüne tebessümler konduran hallerin ya da kurmaktan korktuğun hayallerinin tam ortasında olacaksın kim bilir? Belki senin içine de baharlar gelip kırılmış olacak kafesi tüm kelebeklerin.. Kim bilebilir ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.