Diyarbakır’da yasadışı kumarın sosyolojik görünümü
“Kumar, Diyarbakır’da sadece parayı değil; güveni, huzuru ve yarını da kaybettiriyor.”
Yeşilay’ın hazırladığı güncel raporlara göre, Diyarbakır yasadışı kumarın en çok oynandığı ilk beş şehir arasında yer almaktadır. Bu durum, sadece bireysel bir alışkanlık ya da eğlence arayışı olarak değil; toplumsal, ekonomik ve kültürel dinamiklerin bir sonucu olarak değerlendirilmeyi gerektiren ciddi bir sosyal olgudur.
Diyarbakır’da uzun yıllardır süren işsizlik, gelir eşitsizliği ve ekonomik fırsatların sınırlılığı, bireyleri alternatif gelir arayışlarına yöneltmektedir. Kumar, bu anlamda “şans yoluyla kazanma” umudunun somutlaştığı bir mecra haline gelmiştir. Özellikle düşük gelir gruplarında, “bir kerelik kazanç” beklentisi kumarı geçici bir çıkış kapısı gibi göstermektedir. Ancak bu durum, bireyi hem ekonomik hem de psikolojik olarak daha derin bir çıkmaza sürüklemektedir.
Toplumsal bağların zayıflaması, boş zamanın yapılandırılamaması ve genç nüfusun anlam arayışları da kumar eğilimini artıran faktörler arasındadır. Geleneksel toplumsal denetim mekanizmalarının — aile, mahalle, dini otoriteler gibi — etkisinin azalması, bireylerin davranışlarını daha serbest fakat kontrolsüz biçimde şekillendirmelerine neden olmaktadır. Bu süreçte, özellikle çevrimiçi kumar gibi yeni türlerin anonimliği, bireylerin toplumsal baskıdan uzak şekilde bu alışkanlığı sürdürmelerine zemin hazırlamaktadır.
Kumar, sadece ekonomik bir tercih değil, aynı zamanda psikolojik bir kaçış biçimidir. Belirsizlik, stres, başarısızlık hissi ve yaşam doyumsuzluğu, kişiyi riskli davranışlara yönlendirebilmektedir. Diyarbakır gibi sosyoekonomik zorlukların yoğun olduğu bölgelerde, bireylerin yaşam doyum düzeylerinin düşük olması, kumarı bir “gerçeklikten kaçış” aracına dönüştürmektedir.
Yasadışı kumarın yaygınlaşması, sadece bireyleri değil, aile kurumunu ve toplumsal dayanışmayı da olumsuz etkilemektedir. Kumar borçları nedeniyle aile içi çatışmaların artması, ekonomik çöküntüler ve sosyal izolasyon bu olgunun doğrudan sonuçları arasındadır. Ayrıca, yasa dışı kumarın organize suç yapılarıyla ilişkilendirilmesi, kentte güvenlik ve toplumsal düzen açısından da ciddi riskler doğurmaktadır.
Bu tablo, yalnızca cezai yaptırımlar ve denetim mekanizmalarıyla değil, kapsamlı ve uzun vadeli sosyal politikalarla ele alınması gereken çok boyutlu bir toplumsal soruna işaret etmektedir. Yasadışı kumar olgusunun ardında ekonomik yoksunluk, işsizlik, sosyal dışlanma ve umutsuzluk gibi çok sayıda yapısal etken bulunmaktadır. Bu nedenle, sorunun kökenine inmeden yalnızca hukuki cezalarla mücadele etmek, kalıcı bir çözüm üretmekten uzaktır. Özellikle genç nüfus açısından bakıldığında, istihdam olanaklarının artırılması, mesleki eğitim programlarının yaygınlaştırılması ve bireylerin üretken sosyal rollere katılımını destekleyen politikalar, kumar gibi riskli davranışlara yönelimin önlenmesinde kritik bir rol oynayacaktır.
Ayrıca, sosyal etkinlik alanlarının geliştirilmesi, gençlerin boş zamanlarını anlamlı ve üretken biçimlerde değerlendirmelerine imkân tanıyacaktır. Spor, sanat, gönüllülük ve kültürel faaliyetlerin yaygınlaştırılması, bireylere aidiyet ve başarı duygusu kazandırarak kumar gibi geçici tatmin kaynaklarının cazibesini azaltabilir. Bunun yanında, bağımlılıkla mücadele merkezlerinin sayısının ve erişilebilirliğinin artırılması da önem taşımaktadır. Bu merkezlerin yalnızca tedaviye değil, aynı zamanda önleyici psikososyal destek hizmetlerine de odaklanması gereklidir.
Toplumsal bilinçlendirme çalışmaları, kamu spotları, eğitim kurumlarında yürütülecek farkındalık projeleri ve aile içi iletişimi güçlendiren programlarla desteklenmelidir. Bu tür çalışmalar, kumarın yalnızca bireysel bir sorun değil, aile yapısını, toplumsal huzuru ve ekonomik düzeni etkileyen geniş çaplı bir sosyal problem olduğunu vurgulamalıdır.
Sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, eğitim kurumları ve medya organları arasında kurulacak iş birlikleri, toplumun farklı kesimlerini bu mücadeleye dahil edebilir. Özellikle gençlere yönelik “anlamlı yaşam alternatifleri” sunmak — yani bireylere kimlik, amaç ve umut kazandıracak sosyal ve kültürel alanlar oluşturmak — uzun vadede toplumsal iyileşmeyi destekleyecektir. Bu doğrultuda geliştirilecek politikalar, yalnızca kumar alışkanlığını değil, aynı zamanda bu alışkanlığı doğuran sosyal kırılmaları da onarma potansiyeline sahiptir.
Diyarbakır’da yasadışı kumarın yaygınlaşması, bireysel tercihlerden öte, sosyoekonomik koşulların, kültürel dönüşümün ve toplumsal yapının birlikte ürettiği bir sonuçtur. Bu nedenle çözüm de çok boyutlu bir sosyal politika yaklaşımıyla mümkündür. Kumarla mücadele, yalnızca bir “yasaklama” değil, aynı zamanda bireye yeniden umut, topluma ise yeniden dayanışma kazandırma süreci olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.