Amedspor neden hazmedilemiyor?
Futbol, dünya genelinde milyonları peşinden sürükleyen bir spor dalı olmasının ötesinde, toplumsal yapıların, kimliklerin ve siyasal dinamiklerin de sahaya yansıdığı güçlü bir alandır. Türkiye'de bu durumun en somut örneklerinden biri, Amedspor'un maruz kaldığı ayrımcı uygulamalar ve taraftar temelli saldırgan tutumlardır. 2025 yılı Trendyol 1. Lig’in 38. haftasında oynanan MKE Ankaragücü – Amedspor karşılaşması bu bağlamda çarpıcı bir vaka niteliği taşımaktadır. Maç sırasında ve öncesinde yaşanan tribün olayları, yalnızca bir futbol maçının atmosferini değil; Türkiye'de futbolun giderek artan biçimde politik bir zeminde şekillendiğini de ortaya koymuştur.
Maç öncesi ve devam eden dakikalarda Eryaman Stadı’nda maraton ve kale arkası tribünlerinden Amedsporlu futbolculara yabancı maddeler atıldı. Bu olay, Türkiye’de özellikle Amedspor’a karşı süregelen sistematik tepkilerin yeni bir örneğini teşkil etmektedir. Sahaya su şişeleri fırlatılması, korner esnasında oyunculara yönelik fiziki tehditler ve hakemin oyunu durdurmak zorunda kalması, futbol sahalarının güvenli bir oyun alanı olma işlevini kaybettiğini gözler önüne sermektedir.
Amedspor’un yaşadığı bu tür olaylar ilk kez gerçekleşmemektedir. Kulüp, uzun süredir Türkiye futbolunun “ötekisi” olarak konumlandırılmakta; taraftar kitlesi, formasındaki isim değişikliği, renkleri ve temsil ettiği kimlikle sık sık hedef hâline getirilmektedir. Amedspor, yalnızca bir futbol kulübü değil, aynı zamanda Kürt kimliğinin sahadaki temsili olarak algılanmakta ve bu durum hem medya söylemlerinde hem de rakip takım taraftarlarının tutumlarında açıkça görülmektedir. Bu yönüyle Amedspor, sporun birleştirici değil ayrıştırıcı bir araca dönüştüğü bir bağlamda mücadele etmektedir.
Türkiye’de futbol sadece bir oyun değil, toplumsal ayrışmaların, kimlik mücadelelerinin ve tarihsel yüklerin taşıyıcısıdır. Amedspor’un sürekli olarak hedef gösterilmesi, bu kulübün sahada değil, saha dışında da mücadele etmek zorunda kaldığını göstermektedir. Oysa spor, özellikle futbol, farklılıkların buluştuğu ve eşitlik temelinde rekabetin yaşandığı bir alan olmalıdır. Fakat mevcut durumda Amedspor’un karşılaştığı ayrımcılık, bu idealin uzağında bir tabloyu işaret etmektedir.
Bu bağlamda Türkiye Futbol Federasyonu başta olmak üzere ilgili spor otoritelerinin, tribünlerdeki ırkçı ve ayrımcı tutumlara karşı daha net ve kararlı bir duruş sergilemesi gerekmektedir. Aksi takdirde, Amedspor’un yaşadığı bu örnekler, başka kulüplere ve oyunculara da sirayet edecek, futbol sahaları birleştirici değil ayrıştırıcı alanlar hâline gelecektir.
Sonuç olarak, Amedspor örneği üzerinden Türkiye futbolundaki ayrımcı yapıların, kimlik temelli yaklaşımların ve sportif alanın politikleştirilmesinin nasıl şekillendiği açıkça görülmektedir. Bu tablo, yalnızca Amedspor’un değil, sporun demokratikleşmesi mücadelesi veren herkesin sorunudur. Gerçek anlamda adil ve kapsayıcı bir futbol ortamı için, yalnızca saha içi değil, saha dışı mekanizmaların da yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.