Enver Yılmaz

Enver Yılmaz

Mezopotamya’nın sesi: Suyun adaleti ve ortak yaşamın akışı

Mezopotamya’nın sesi: Suyun adaleti ve ortak yaşamın akışı

Diyarbakır, binlerce yıldır suyun, toprağın ve medeniyetin kesişim noktası. Bu topraklar, Dicle’nin ve Fırat’ın bereketiyle halklara hayat vermiş; Van Gölü’nün sükûnetinde kültürleri, dilleri ve inançları bir araya getirmiştir. Bugün ise aynı topraklar, suyun giderek azaldığı, kirletildiği ve ticarileştirildiği bir çağda yeniden söz istiyor.

Bu sese kulak verenlerden biri de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi oldu. Belediye, Mezopotamya Su Forumu ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi ile birlikte 17-19 Ekim tarihleri arasında 2. Mezopotamya Su Forumu’na ev sahipliği yapıyor. Üç gün sürecek forum, yalnızca teknik bir toplantı değil; suyun adalet, özgürlük ve yaşam hakkı olduğu fikrini yeniden gündeme taşıyan güçlü bir çağrı niteliğinde.

Forum, Dicle ve Fırat nehirlerinin yanı sıra Van Gölü’nün özgün ekosistemini merkeze alıyor. Ancak tartışmaların odağında yalnızca suyun fiziksel akışı değil, politik sınırların ötesine taşan bir mesele var: suyun kime, nasıl ve ne amaçla ait olduğu sorusu.

Irak’tan Suriye’ye, İran’dan Türkiye’ye kadar uzanan geniş bir coğrafyadan gelen çevre aktivistleri, akademisyenler ve yerel yönetim temsilcileri, suyun ekolojik, toplumsal ve politik boyutlarını masaya yatırıyor. Çünkü Mezopotamya’da su, yalnızca bir doğal kaynak değil; yaşamın sesi, hafızanın akışıdır.
Forum kapsamında yapılan açıklamada, “Bu topraklarda su, yalnızca bir varlık değil; yaşamın sesi, hafızanın akışıdır. Bugün, suyu tahakkümün değil, dayanışmanın aracı yapma zamanı,” denildi. Bu ifade, suyun ekonomik bir araç değil, ortak yaşamın simgesi olması gerektiğini hatırlatıyor.

Ne yazık ki, son yıllarda bölgedeki baraj projeleri, iklim krizinin etkileri ve kuraklık, suyun sadece miktarını değil, anlamını da değiştirdi. Suyun paylaşımı artık diplomatik bir mesele olmanın ötesinde, halkların geleceğini belirleyen bir adalet meselesine dönüştü.

Mezopotamya Su Forumu’nun hedefi, bölgesel dayanışmayı güçlendirmek ve sınır ötesi iş birliği yollarını tartışmak. Çünkü suyun kaderi, bu topraklarda yaşayan halkların kaderinden ayrı düşünülemez.
Suyun adaleti, halkların barışıdır; suyun özgürlüğü ise yaşamın özgürlüğü.

Mezopotamya’nın suları, bize bir kez daha hatırlatıyor: yaşam, ancak paylaşıldığında çoğalır. Ve eğer bu topraklar yeniden nefes almak istiyorsa, suyun diliyle, suyun adaletiyle konuşmayı öğrenmemiz gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Enver Yılmaz Arşivi