Erhan BOZKURT

Erhan BOZKURT

GENÇLER ARA SIRA, YAŞLILAR SIRAYLA GİDİYOR

GENÇLER ARA SIRA, YAŞLILAR SIRAYLA GİDİYOR

GENÇLER ARA SIRA, YAŞLILAR SIRAYLA GİDİYOR

Seyfi amca alt katımda oturuyordu. Evde boş durmayı sevmezdi. Sürekli çalışırdı… ya bahçeyi düzenler ya da evin tadilat ve tamiratını yapardı. Akşam olduğunda da evin önünde oturur, çayını içer, derin bir edayla sigarasını tüterdi… Evin badanası eskimiş duvarlarındaki şekillere dalarak uyurdu her gece. Gözleriyle illaki bir şeyleri arar bulurdu.

Bazen çocukları gelirdi yanına, kalabalığa alışırdı. Çocuklar gittiğinde yapayalnız kalırdı. Otururdu evin önüne balkonuma seslenirdi. Yanına gittiğimde; sanki dünyanın yükünü sırtında taşıyormuşçasına iki büklüm, yer yer kırlaşmış sakalları yüzünün zayıflığını gizleyen sakalı ve hayata meydan okurcasına, gözleriyle etrafı süzen, etrafı buza kesen kışın soğuğundan kendisini ayıran yola bakarak “hayat be ne çabuk geçtin, bizden ne çok şey aldın, tadı değişen bir döngü gibisin.” Der gibiydi. Bana dönerek; Erhan ben bu gece sabaha kadar uyuyamadım. her tarafım ağrıyordu. içinde kalan son umut damlasıyla ellerini kaldırıp semaya gözyaşlarının yol yol iz olduğu yüzüyle bir kez daha yalvardı "ya rabbi sen beni kimseye muhtaç etme, hastalıklarıma şifa ver, ölmüşlere rahmet et” derdi. Her duasında hafifliyordu sanki ve yine yükünü sırtından indiren bir hamal kadar hafiflemiş yüreğiyle daldı kendini dünyaya bağladığını hissettiği son şeye, hayallere...ona rağmen hayal edebiliyordu... rahmetli babamın en samimi dostuydu. Babamdan ve diğer ölmüş dostlarından da bahseder dururdu. Sanki sırtına ağır bir yük binmiş gibi ağırlaşıyordu, durgunlaşıyordu…

Hastalık vücudunu tamamen ele geçirmişti. Artık dayanamıyordu. Bazen sabaha kadar uyuyamadığına şahit oluyordum. Yine sabaha kadar rahatsız olduğu bir geceden sonra sabahleyin ambulansa bindirecektik. Ancak. Gidişindeki son veda bakışlarından da belliydi. Önce etrafa derin derin baktı, her tarafı son defa gözleriyle sözdü. Verdiği emeklere baktı. Evin balkonundaki demir parmaklıklara tutunarak aşağı indi. Ağır adımlarla Ambulansa doğru yürürken giydiği kıyafetlerden kaynaklanan ağır bir duruş sergiliyordu. bir çizgi üzerinde yürür gibi ilerledi. Göz ucuyla bakarken gözlerinin bakışından anlamak hiç de zor değildi. Lakin her gidişinde; bana “ben gelene kadar buralar sana emanet” der. Öyle giderdi. Bu sefer çok ayrı gitti. O sesiyle, muhabbetiyle, merhametiyle bir döneme damga vuran Seyfettin amca, Yüreğindeki sevdayı koynuna aldı, sarılıp ebedi uykuya dalarak gitti…

Sevginin lütfunu menfaate bağlamamak lazım; Ömrümüz yeterse önümüzde yarası derin olan bir ihtiyarlık olacaktır. Belki de yaşlanmadan göreceğiz; kapıların birer birer yüzümüze kapanacağını. Birbirimizin arkasından ‘ah, vah’ içinde gözyaşı dökeceğiz. Göreceğiz! Ölümün sessizliğini. Sıranın bize doğru geldiğini…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erhan BOZKURT Arşivi