Amedspor'un coşkulu otoritesiz ruh hali
Amedspor Iğdırspor maçına çıkarken diğer iç sahadaki maçlar gibi günler öncesinden motivasyonumuz kudretliydi. Taraftarlar kulübe ziyarete bulunarak futbolcularımızı yalnız bırakmamış, futbolcularımızda mini videolarla taraftarlarımızı maça davet ettiler. Amedspor maç başlar başlamaz diğer maçlarımızdaki gibi coşkulu bir futbolla oyuna başladı. Amedspor bütün maçlarında coşkuyla başlıyor lakin Ümreniyespor maçı hariç hiçbir maçı coşkuyla kaygısızca bitirememiştir. İyi bir gözlem yaparsak Amedspor’un özelikle iç sahadaki tüm maçları aynı tadı ve duyguyu veriyor. Maç biterken ya hayal kırıklığı ya da son dakikada gelen golle ‘oh be’ duygusuyla maçı bitiriyoruz. Son iç saha maçlarımızdaki hayal kırıklığının çokluğu kaygı haline dönüştü. Amedspor’un bu analizinin tesadüf olabileceğini zannetmiyorum. Çünkü rakiplerimiz açısından Amedpsor’u analiz etmek çok zor değil ötesi bu ligin en kolay analiz edilen takımı Amedspordur.
Rakip takımlar Amedspor’un taraftarını arkasına alan, coşkulu oynamak isteyen, hakemlerle barışık olmayan, taraftarının çabuk gaza gelebilen, mağlubiyeti de abartan galibiyeti de abartan bir kitle takımı olduğumuzu iyi anlamışlar. Bu yüzden bütün rakiplerimiz maçın otoritesi olmamıza izin vermediler. Rakiplerimiz otoritemizi kırarak hem futbolcuları hem de taraftarların coşkulu duygularını sönümlendirmeyi başardılar. Çünkü daha önceki maçlarımızdan o şişen coşkulu duygumuzun ne kadar hassas olduğunu, oyun anlamında otoritemizi kırdıklarında elimizin ayağımızın birbirine girdiklerini iyi analiz etmişler. Tüm bunları sadece psikolojik olarak analiz etmemişler.
Teknik olarak, Servet hocanın ortalama oyun anlayışında sadece hücum hattı ve savunma hattı vardır. Orta sahada bağlantı için sadece 2 veya 3 futbolcuya bırakır. Hücuma gittiğimizde 8 futbolcu 3’üncü bölgeye, kalan 2 kişide hemen bu 8’linin arkasına bırakır. Top rakipteyken 8’li savunma yapar 2 kişiyi de bu 8’linin önüne koyar. Servet hocanın bu sisteminde bir futbolcunun birçok görevi olur. Hücum futbolcusu aynı zamanda savunma da yapmalıdır. Veya savunma futbolcusu aynı zamanda hücuma desteğe gitmelidir. Bu sistemde futbolcularımızın sürekli boylamasına koşması gerekiyor. Bu da futbolcularımızın özelikle 2’nci yarıda yorulmasına ve o coşkulu oyun anlayışı sönümlenmeye başlıyor. Bu sistemde cılızlaşan orta sahayı rakiplerimiz iyi analiz ettikleri için orta sahamızı ele geçirip, bizim otoritemizi kırmak istiyorlar. Buna servet hocanın oyuncu değiştirmemek veya geç değiştirme aşkını da ekleyince; adam kaçırma, karambolde elimiz ayağımızın birbirine girmesi kaçınılmaz oluyor. Tıp derki; en çok mikroba açık oluğumuz zamanlar en yorulduğumuz savunmasız kaldığımız zamanlardır. Bu sistemde her bir futbolcumuza yedek bir ciğerinin olması gerekir.
Servet hocanın futbol sistemi modern bir sistem olduğu, bu sistemi birçok büyük kulüpte görmek mümkündür. Gedson Fernandes, Osimhen, Barış Alper vb. birçok oyuncu bu sisteme uyunduralar çünkü fizik ve teknik kapasitesi üst seviyededir. Lakin bizim futbolcularda bu sisteme uygun teknik ve fiziki kapasite yoktur bu da gayet insani bir durumdur. Çünkü biz TFF 1’inci Lig’deyiz. Servet hoca bizim futbolcularımızdan, futbolcularımızda olmayan bir şey istiyor. Kendisi de açıklamalarında, istediğimiz yapan ve yapmayan, ayrımı yaparak kendi sisteminde ne kadar dayatmacı olduğu anlaşılmaktadır. Servet hoca kafasında kurduğu o mükemmel sisteme en başta futbolcuları sonra bizleri inandırmak istiyor. Futbolcuların kapasitesine uygun sistemi yaratmıyor. Çekdar Orhan örneğinden gidersek Çekdar Orhan’ın futbol grafiğinin yukarıya gitmesindeki en büyük etki Servet hocanın sistemine uyması değil kendi teknik ve fizik kapasitesine uygun oyun anlayışını kendisi dayatmasıdır. Yoksa Çekdar defansa halende ahım şahım yardıma gelmiyor.
Soru şu: Amedsporun ihtiyacı mı yoksa sistemin ihtiyacı mı öncelikli olması gerekiyor?
Tüm bu psikolojik ve fiziksel etkilerle beraber; Amedsporlu futbolcular da biz taraftarlarda birbirimize benzemeye başladık. O coşkulu, kudretli duygumuzu kontrol etmeyi bir türlü beceremedik. Rakiplerimiz gerek savunma hattında gerek hücum hattında bu kontrol edilemeyen coşkulu, kaygılı duygumuzu kulandılar. Sürekli bizi karambole zorlayıp hata yaptırmaya çalışmaları tesadüf müdür? Sakarya maçında son dakika da yediğimiz gol, bandırma ve Keçiören gücü maçında kendi kalemize attığımız goller. Hakeza kaçırdığımız gollerde o kontrolsüz coşkulu duygunun yaratığı kaygıyla futbolcularımız ya bencilce kahraman olmak istedi yâda eli ayağı birbirine girdi kendi arkadaşından topu aldı veya kendi arkadaşına nişanladı. Örnek olarak, Son maçta Yılmaz ceylanın ve Traore’nin bir pozisyonu paylaşmamaları gibi birçok örnek var. Tüm bunlara hem kitle hem de politik yönü olana bir futbol takımı olduğumuz için rakiplerimiz bize artı bir performansla sahaya çıkmalarını ekleyince işimizi daha bir zor hale sokulmuştur.
Rakiplerimizin bizim coşkulu, rakibi baskı altına almak istediğimiz oyun anlayışımızı ve bu konuda ne kadar beceriksiz olduğumuzu iyi analiz etmişler. Amedspor teknik ekibi ve futbolcular rakiplerimizin bu zafiyetimizin farkında olduklarını iyi analiz etmeleri gerekir. Amedspor futbolcu kalitesi olarak, bu ligin en kaliteli 2,3 takımından bir tanesidir. Lakin tecrübe bakımından; yönetim, teknik ekip, futbolcu ve taraftarlar olarak bu ligin en tecrübesiz takımı olduğumuzu gözlemlemek zor değil. Coşkulu kitle, coşkulu futbol ister; eğer bu coşkulu duyguyu Amedspor teknik ekibi iyi analiz edemezse bu coşkulu duygu en başta teknik ekibe sonra, futbolculara ve taraftarlara da zarar verir. Kalan 6 maçımız tamimiyle her biri kendi içinde final havasında geçeceğe benziyor. Kalan maçlarımızı moral, coşkulu ve kontrol duygusu analizlerini iyi yapamazsak bu kalan 6 maçta işlerimiz daha zorlaşabilir. Hele ki inşallah Play Off’a kalırsak bu tecrübesizlik başımızı yakabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.