Kürt Cemali mi Keşanlı Ali Destanı mı?
Ankaralı Kürt Cemali’ nin hikayesi kendisi gibi oldukça ilginçti.1933 yılında 7 çocuklu bir ailenin en küçük ferdi olarak Ankara’da dünyaya gelmişti. Ankaralı olarak anılsa da kökü Kürt aşiretlerden birisi olan “Şeyhbızıni” aşiretine dayanmaktadır.Bu aşiret Kerkük bölgesinde yerleşik yaşam sürdürürken, Osmanlı Padişahı Yavuz Selim dönemin de Bağdat seferi sırasında Osmanlı ordusuna verdikleri destekten dolayı padişah tarafından ödüllendirme amacıyla Hakkari(Colemerg) bölgesine yerleştirilirler.Uzun yıllar bu bölgede yaşam sürdüren şeyhbızıni aşireti, daha sonraları Anadolu’ nun çeşitli bölgelerine dağıtılırlar.Özellikle Erzurum başta olmak üzere Bayburt çevresinde önemli bir nüfusa sahip hale gelmişlerdi.Şeyhbızıni’ler bu iller dışında, Malatya,Adıyaman, Muş, Van, Ankara, Sinop, Amasya, Samsun ve Adapazarı gibi illere dağılmışlardır.Fakat zaman içinde büyük oranda asile olmuş, yerli halka karışmışlardı.
Kürt Cemali’nin mensubu olduğu aşiretin büyüklüğü onu Ankara’da diğer kabadayıların önüne geçirmiştir.Kürt Cemali, 1950’li ve 1960’lı yıllarda Ankara’nın Altındağ,Dışkapı, Atıfbey, Aktaş, Çınçınbağları, Ulus, Kayabaşı, Yenidoğan ve Hacettepe semtlerinde herkesin itibar ve ‘itaat’ ettiği oldukça sevilen bir şahsiyet olmuştur.Cemali ,ezilenlerden yana tavrı onu Ankara’nın en önemli kabadayısı unvanına eriştirmiştir.
Zorbaların korkulu rüyası haline gelen Kürt Cemali, bileği bükülmeyen biri olması, halk tarafından seviliyor olması ayrıca hem köken olarak hem de adının herkesin önüne geçmiş olması sebebiyle o dönemin Ankaralı kabadayılarını oldukça rahatsız etmiştir.
Dönemin ve Ankara’nın diğer ünlü kabadayıları arasında, Kabadayı Mehmet, Boşnaklı Muharrem, Karagöz Kemal ve Dündar Kılıç gibi kirli işlere bulaşmış tehlikeli kişiler her semte nam salmışlardı.Kürt Cemali'nin, her ihtiyacı olana elini uzatan ve ezilenlerin imdadına yetişen, mertliğiyle efsaneleşen bir kişiliğe varmış olması diğer namlı kabadayılarını ona karşı birleştirmişti.
1950 ve 1960’lı yıllarda Ankara’da fakir- fukaranın “babası” olarak yardımsever kişiliğiyle namı kısa sürede başka yerlere de ulaşmıştır.Bu duruma karşı tahammülsüzlükleri artan diğer kabadayılar ona karşı bir oyunun peşine düşerler.1962 yılının 1 Nisanın da kabadayı Mehmet onu kulübüne hem konuşmak hem de oyun oynqamak için davet eder. Davete “racona” uygun bir şekilde katılan Kürt Cemali oyuna getirilerek, elektriklerin kesildiği bir esnada vurulur.Usule uygun bir şekilde yani mermisiz silahla geldiğinden, kendisini savunmaya fırsatı kalmadan orada yaşamını yitirir.Bir pusuya kurban edilen Kürt Cemali’nin Ankaralı sevenleri ve aşiret mensupları ayaklanarak katillerin peşine düşerler.Kürt Cemali’ yi pusuya düşürenler arasında olan Dündar Kılıç İstanbul’ a yerleşir ve dönemin siyasi bir takım şahsiyetleri ile derin bağlara girerek kendisini güvence altına almıştır.Cemali’nin katlinden sorumlu tutulan diğer kişi olan Kabadayı Mehmet ise bir süre sonra kendi mekanında Cemali ‘nin genç yeğeni tarafından öldürülür.
Şimdi hikayenin buraya kadar olan kısmında bir sorun yok fakat esas mesele dönemin önemli yazarlarından Haldun Taner’in bu etkileyici hikayeyi duyarak uzun süren araştırmalardan sonra onu yazıya dökmesidir. Ama bunu yaparken Ankaralı Kürt Cemali yerine hikayenin tüm altyapısını kullanarak Edirne’nin küçük bir ilçesi olan Keşan’ı baz alarak “ Keşanlı Ali Destanını” yaratır.Edebi çalışmalarda elbette esin kaynakları temel alınabilir ama burada yapılan hikayenin aslından kopartılmasıdır.Dönemin önemli edebiyat ve sanat eleştirmenleri hikayenin tamamen Kürt Cemali’yi yansıttığı yönünde.Tiyatro oyunu haline getirilen hikaye daha sonraları kitaplaştırılmıştır.Gerçek hikayenin tüm detayları,Kürt Cemali’ yi tasvir etmesine karşın hiç olmayan sonradan yaratılan başka birine mal edilmiştir.Dönemin siyasi konjontörünün etkisinin Haldun Taner’i buna ittiği bir gerçek.Kürt hassasiyetinin olduğu bir dönemde buna gidilmiş olması şaşırtıcı bir durum değil. Ne yazık ki bu şekilde devşirilmiş eserler, şiirler, türküler oldukça fazla.
Keşanlı Ali’nin kimliği, daha doğrusu esin kaynağı üzerinde çok tartışmalar yapıldı.Ama sanırım aralarında en önemli kaynağın Mehmed Kemal’ in 1982 Mayısın da Cumhuriyet gazetesin de yayınlanan yazı dizisi” Türkiye’nin kalbi Ankara’ da Cemali’yi ve Haldun Taner’in kendisini anlatır”(yazı uzun olduğundan burada yer vermedim.Tamamına “tarihdergi.com” adresinden ilgili başlıkta bulabilirsiniz)
İşin özü ,Kürt Cemali den birKeşanlı Ali çıktı. Keşanlı Ali’nin temelinde Kürt Cemali’ nin olduğu kesin.1983’te kaleme aldığı Keşanlı Ali Destanı’nın bütün basımlarında Haldun Taner, zamanında ders verdiği Dil ve Tarih-Coğrafya fakültesin de Altındağ’a sık sık gittiğini ve oradan bilgi topladığını , Altındağ ile Sineklidağ arasındakibağlantıyı kabul etmiştir.
Sonuç itibariyle, Keşanlı Ali Destanı, Kürt Cemali‘ninhikâyesinden devşirilmiştir. Ülkede ne yazık ki bu tarz devşirmelerin sayısız örneklerinden bahşedebiliriz.Kültürel değerlerin, kimliklerin orijinalliğine sadık kalındığı bir ülke özlemiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.