Arslan ÖZDEMİR

Arslan ÖZDEMİR

İltisak Gölgesinde Yaşamlar

İltisak Gölgesinde Yaşamlar

“Bir insana ‘iltisaklısın’ deyip ispat sunmazsan, sadece onu değil, adaleti de yargısız infaz etmiş olursun.”

15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminin ardından Türkiye’de ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) süreci, sadece darbe girişiminde bulunan yapıların değil, çok sayıda kamu görevlisinin “iltisak” gerekçesiyle görevlerinden ihraç edilmesine zemin hazırlamıştır. Bu süreçte çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile 130 binden fazla kişi ihraç edilmiştir (TBMM OHAL Komisyonu Raporu, 2019).

“İltisak” ve “irtibat” kavramları, Türk Ceza Hukuku sisteminde klasik anlamda yer almamaktadır. Bu kavramlar, olağanüstü hâl sürecinde çıkarılan KHK’larla birlikte ilk kez idari işlemlerde cezai yaptırımların dayanağı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Ancak Anayasa’nın 38. maddesine göre, “Suç ve cezalar geçmişe yürütülemez. Suçlar ve cezalar ancak kanunla belirlenir.” Bu ilke, suçta ve cezada kanunilik prensibidir ve ceza hukuku bağlamında bir davranışın suç olarak tanımlanabilmesi için önceden açık, net ve öngörülebilir biçimde tanımlanmış olması gerekir.

“İltisak gibi belirsiz kavramların kullanılması, hukuk devleti ilkesine aykırıdır.” — Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, OHAL KHK’ları ile İhraçlar ve Anayasal Haklar, 2018.

KHK ile ihraçlar, 667, 668, 672, 675 ve benzeri OHAL KHK’ları ile gerçekleştirilmiştir. Bu kararnameler, doğrudan yürütme organının kararıyla çıkarılmış ve yargı denetimi dışında bırakılmıştır.

Anayasa Mahkemesi uzun süre bu kararları denetim dışı tutmuş, başvurulara “olağanüstü hâl dönemi yasama yetkisidir” gerekçesiyle müdahale etmemiştir (AYM, E.2016/205, K.2017/109). Bu süreçte kamu görevinden ihraç edilen bireyler, etkili bir başvuru yolu bulmakta zorlanmıştır.

İhraç edilenlerin başvuruları için kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, 2017’den bu yana faaliyet göstermektedir. Ancak Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu, bu komisyonu şu ifadelerle eleştirmiştir: “Komisyon, yargı bağımsızlığına sahip değildir ve karar süreçleri şeffaf değildir.” — Venice Commission, CDL-AD (2017)007-e, Turkey, Opinion on Emergency Decrees, 2017.

Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), başta komisyona yönlendirme kararı vermiş olsa da ilerleyen yıllarda bu komisyonun etkisizliğini ve geciktirici doğasını sorgulamaya başlamıştır. Örneğin: “Komisyonun karar süreci uzun ve başvuranlar için etkisizdir. Kararlar yargısal inceleme standardından uzaktır.” — AİHM, Yıldırım v. Turkey, No. 38661/17, 2023.

KHK ile ihraçlar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)başta olmak üzere birçok uluslararası sözleşmeye aykırılık teşkil etmektedir:

AİHS Madde 6: Adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. İhraç edilen kişiler yargı önüne çıkmadan suçlu muamelesi görmüştür.

AİHS Madde 8: Özel hayat ve aile hayatına saygı hakkı ihlal edilmiştir. Kamu görevinden ihraç edilenlerin meslekleri ellerinden alınarak sosyal hayatları da tahrip edilmiştir.

UMSHS (Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi), Madde 25: Kamu hizmetine erişim hakkı ihlal edilmiştir.

Bu hukuksuz ihraçlar yalnızca bireyleri değil, onların ailelerini, çevrelerini ve toplumun tamamını etkileyen bir adaletsizlik haline dönüşmüştür. İnsanlar sivil ölüme mahkûm edilmiş, pasaportlarına el konmuş, SGK kaydı yapılmamış, özel sektörde bile iş bulamaz hale getirilmiştir (İnsan Hakları Derneği Raporu, 2022).

“KHK’lı olmak bir statü değil, sistematik bir dışlama aracına dönüşmüştür.” — Dr. Kerem Altıparmak, OHAL ve İnsan Hakları, 2020.

Hukuki olarak OHAL dönemi sona ermiştir, ancak uygulamaları devam etmektedir. Güvenlik soruşturması gibi araçlarla kamuya dönüş hâlâ engellenmektedir. Siyasi irade değişmeden bu hukuksuzluğun sona ereceği beklenmemektedir.

Ancak hukuk devleti ilkesinin yeniden tesisi, şu adımlarla mümkün olabilir:

İhraç edilenlerin tamamı yeniden bağımsız yargı tarafından değerlendirilmelidir.

Somut delile dayalı olmayan tüm ihraç kararları iptal edilmelidir.

Mağdurlara tazminat ve görev iadesi sağlanmalıdır.

Türkiye, AİHM ve Venedik Komisyonu kararlarına tam uyum göstermelidir.

KHK ile yapılan ihraçlar, Türkiye'nin hukuk devleti sınavında aldığı en zayıf notlardan biridir. Belirsiz kavramlarla insanların hayatlarının karartılması, sadece kişisel değil toplumsal bir travmaya yol açmıştır. Bu sürecin ancak hukukun üstünlüğüne geri dönülerek ve hesap verilebilir bir adalet sistemi inşa edilerek sona erdirilmesi mümkündür.

Bu sadece KHK’lıların değil, Türkiye’nin demokrasi sınavıdır.

Kaynakça

1. TBMM OHAL Komisyonu Raporu, 2019.

2. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, OHAL KHK’ları ve Anayasa, İmge Kitabevi, 2018.

3. AYM, E.2016/205, K.2017/109 kararları.

4. Venice Commission, CDL-AD (2017)007-e.

5. AİHM, Yıldırım v. Turkey, No. 38661/17, 2023.

6. Dr. Kerem Altıparmak, OHAL ve İnsan Hakları, 2020.

7. İnsan Hakları Derneği (İHD), “KHK’lıların Durumu ve Hak İhlalleri Raporu”, 2022.

8. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS).

9. Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (UMSHS).

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arslan ÖZDEMİR Arşivi