Enver Yılmaz

Enver Yılmaz

Sarı Hoca’nın direnişi

Sarı Hoca’nın direnişi

Diyarbakır'da düzenlenen FilmAmed Belgesel Film Festivali'nde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan sosyolog ve yazar İsmail Beşikci'nin sağlık durumu, tüm Türkiye'nin gündemine oturdu. Yaşamını bilimsel hakikati savunmaya adamış bu önemli aydının geçirdiği beyin kanaması, sadece tıbbi bir mesele değil; aynı zamanda düşünceye yönelik baskıların ve direnişin ağırlığını bir kez daha hissettirdi.

Festival alanında aniden fenalaşan Beşikci'nin, tansiyona bağlı beyin kanaması geçirdiği tespit edildi. Hastane yetkililerinin ilk günlerde "kritik" olarak tanımladığı durumu, kamuoyunda derin bir endişeye yol açtı. Ancak doktorların titiz müdahaleleri ve toplumdan yükselen yoğun dayanışma mesajlarıyla birlikte, Beşikci'nin sağlık durumunda umut verici gelişmeler yaşandı. Bilincinin açık olduğu ve kanamanın durduğu yönündeki haberler, sevenlerinin yüreğine su serpti ve deneyimli yazarın yoğun bakımdan servise alınacağı beklentisini güçlendirdi.

Beşikci ismi, bu ülkenin en ağır bedellerini ödemiş aydınlarından birini temsil eder. Kürt kimliği, dili ve hakları üzerine yaptığı bilimsel çalışmalar, onu defalarca kez yargılanmaya ve cezaevine girmeye mahkûm etti. Toplamda 17 yılını cezaevinde geçirmesi, kitaplarının toplatılması ve akademik hayatının sonlandırılması, onun "bilim insanının görevi hakikati savunmaktır" inancından bir an bile vazgeçmesine engel olamadı. "Sarı Hoca" lakabı, sadece bir tanımlama değil; gerçeğin peşinden gitmenin ve resmi ideolojiye boyun eğmemenin bir sembolü haline geldi.

Onun Diyarbakır'a olan bağlılığı ise tüm yaşamının bir özeti gibidir. 2013'te kaleme aldığı ve "ölürsem beni Diyarbakır'a gömün" şeklindeki vasiyeti, hayatını adadığı coğrafyaya ve halkına duyduğu sarsılmaz sadakatin en somut göstergesidir.

Bugün İsmail Beşikci'nin sağlık mücadelesi, bizlere bir kez daha şunu hatırlatıyor: Bir aydının sağlığı, yalnızca tıbbi bir mesele değil; toplumsal bir meseledir. Kamuoyu vicdanı, düşünce özgürlüğünü savunanların en güçlü kalkanıdır. Her birimizden yükselen "geçmiş olsun" dileği, yalnızca bir temenni değil; aynı zamanda bir çağrıdır: Düşünceyi susturmaya çalışan baskıların son bulması için bir çağrı. İsmail Beşikci'nin mirasını sahiplenme ve hakikat mücadelesini yaşatma çağrısı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Enver Yılmaz Arşivi