KAYYUMLAR VARKEN SİZE NASIL İNANACAĞIZ ?
Türkiye akılla değişen bir ülke olmak istemiyor. Türkiye ni akılla,hukukla demokrasi ile değişme yeteneği yok. İnsan yetiştirme sisteminden dolayı, öyle bir çapıda olmuyor. Zaman zaman değişmeye çalışsa da, bu değişim isteği akıl ve hukuk düzeyinde olmadığı için her zamanki gibi yetersiz kalıyor.
İktidar yerel seçimlerde başarılı olamadı. Şimdide bu başarısızlığını, elindeki iktidar gücünü hukuk dışı yollarla kullanarak, yerel yönetimlere ürettiği çeşitli bahaneler ile el koyup, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının İl ve İlçe Müdürlüğü haline getirip yerel yönetimleri ele geçirmeye çalıştığını görüyoruz.
Barış ve kardeşlik projesi kapsamında, sadece yerel yönetimlerde yapılan hukuk dışı örneklere baktığımızda;
2024 Yerel seçimlerinden bu güne kadar, ikisi CHP li, 7 si DEM partili olmak üzere dokuz belediyeye kayyum atandı.
Seçimden sonra Haziran ayında kayyum atanan ilk belediye DEM Partinin Hakkari Belediyesi oldu.
30 Ekim'de de İstanbul CHP li Esenyurt Belediyesine kayyum atandı.
4 Kasım'da DEM Partinin Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine üçüncü defa kayyum atandı.
22 Kasım'da DEM Parti'nin Tunceli ve CHP'nin Ovacık belediye başkanları görevlerinden uzaklaştırıldı. Sonrasında kayyum atandı
29 Kasım'da DEM Partinin Van Bahçesaray Belediyesine kayyum atandı.
13 Ocakta DEM Partinin Mersin Merkez Akdeniz ilçesine kayyum atandı.
Yine Ocak ayında Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, ihaleye fesat karıştırma suçlamasıyla, gözaltına alındı.
Tüm bu işlemler yapılırken, iktidar bir yandan da, Kürt sorununa çözüm bulmak, ülkede iç barışı sağlamak için DEM parti heyeti aracılığı ile İmralı Adasında tutuklu bulunan Abdullah Öcalan aracılığı ile ülkede kardeşlik ve barışı sağlamak için görüşmeler yürütmekte.
İktidar, son olarak gözaltına alınan, Akdeniz Belediyesi Eş Başkanları ve Beşiktaş Belediye Başkanı hakkında delil üretmeye çalışmaktadır.
Hukuk burada evrensel anlamını yitirmektedir. Çünkü hukukun temel amacı siyasetçilerin yanlış yaptığı işleri, hukuk kuralları çerçevesinde çözmektir. Ancak ülkede geldiğimiz nokta korkunç bir duruma gelmiştir. Siyaset mekanizması karşıtlarına karşı,anti demokratik iş ve işlemler yapıyor, ülkenin hukuk gücünü elinde bulunduran yargı mekanizmasından da yapılan bu hukuk dışı işlemlere kılıf arayıp bulması isteniyor. Maalesef yargıda bunu yerine getiriyor. Hukuk sistemiz içerisinde görev yapan hukukçuların görevi bu değildir. Olmamalıdır.
Yolsuzluk yapan suça bulaşan başkanların korunup kollanmasını beklemek savunulmaz ancak haklarında delil olmadan onbinlerce kişinin oylarını alıp başkan seçildikten sonra suçlanıp cezaevine atılması, bunun yanında haklarında basına yansıyan sayısız olay ve belgeye karşın yolsuzluk suçlamalarına iktidar partili siyasetçilerin muhatap olmaması yapılanların amacı konusunda soru işaretlerine yol açıyor.
Sonuç olarak İktidarın sandıkta elde edemediği zaferi, başka hangi hukuk dışı yöntemlere başvuracağı tahmin edilemiyor. Belli olan bir şey var ki İktidar bir yandan ülkede barış ve kardeşlik projesi yürütmeye çalışıyor diğer yandan da hız kesmeden belediyelere saldırmayı sürdürüyor. Önümüzdeki günlerde belediye başkanlarına yönelik yeni gözaltı ve kayyum kararlarını da beklemeliyiz.
Görünen o ki, iktidarın demokratikleşme iradesi yok, böyle bir irade yokken, kayumlar devam ederken, biz vatandaş olarak önümüze konan çözüm sürecine nasıl inanacağız.
Mustafa YILDIZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.