Diyarbakır’ın başka başka halleri
Bu haftaki yazıma başlamadan önce; 12 şehidimize Allah’tan rahmet, yakınlarına, ailelerine, silah arkadaşlarına ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum. Mekânları cennet, ruhları şad olsun.
Tam 2 hafta oluyor. Diyarbakır’da adeta bir salgın var. En sonunda ben de şu gizemli hastalığa yakalandım. Grip gibi bir şey. Tek farkı; öldürmüyor, süründürüyor… Bildiğiniz tüm ilaçlı tedavileri silin aklınızdan. Çünkü hiçbir faydası yok. Bu hastalığa yakalanmanızı asla istemem ama olur da yakalanırsanız yapacağınız tek şey; eğer varsa ateşinizi düşürmek, kendinize çok iyi bakmak, bol bol dinlenmek, bol bol sıvı tüketmek ve elbette ki kuvvetli beslenmek. Bu arada itiraf ediyorum: Ben artık tam bir “Diyarbakırlı” olmuşum. Aradan 1 hafta kadar geçtikten sonra, beni zorla doktora götürdüler. Zaten bayağı iyileşmiştim. Ne olduğunu anlayamadığımız bu üst solunum yolları enfeksiyonu nedeniyle, tüm Sağlık Ocakları, hastahanelerin acil servisleri dolup taşmakta. Herhangi bir test de yapılmıyor. Sonradan öğrendiğime göre, bu hastalık tam bir virüs fırtınası… Çok şükür atlattım.
HASTALIKTAN KURTULUR KURTULMAZ KİTAP FUARINDAYDIM
4 yıl aradan sonra tekrar kapılarını açan “Yetmez ama evet” diyebileceğimiz türden bu fuar, Diyarbakırlılardan büyük ilgi gördü. Yaklaşık 200’e yakın yayınevi ve yerel ve ulusal bazda 300’e yaklaşan sayısı ile katılım sağlayan yazarlar, bu etkinlik sayesinde Diyarbakır halkını tekrar kitaplarla buluşturdular. Söyleşiler ve imza etkinlikleri; yarım milyona dayanan ziyaretçiler tarafından oldukça ilgi gördü. Yerelde sıkışıp kalan yazarlarımız açısından da tam bir tanıtım fırsatı sunan fuar, insanımızın bilinç seviyesini de ortaya koyma noktasında tam bir örnek teşkil etti. Ben gittiğimde büyüklerden daha çok küçük yaşta ziyaretçilerle dolup taşmıştı. Bu da gerçekten sevindiriciydi. Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın kitap sevgisi görülmeye değerdi. Ve onlara bu sevgiyi aşılayan eğiticilerimize de ayrıca teşekkürler. Ulaşım zorluğuna rağmen, her türlü özveriyle fuara akın eden çocuklarımız, geleceğimiz için bir başka umut veriyor. Ulaşım demişken; böylesine büyük bir sorunu yani ulaşım engelini çözerek çocuklarımızın bu fuarla buluşmasını sağlayan tüm kişi ve kurumların da emeklerine sağlık. Kürt yazarların ve Kürtçe kitapların da bolca yer aldığı bu fuarda; bir ara her yerin her fuarın olmazsa olmazlarından halay çekenler de vardı. Kitap Fuarını 4 yıl aradan sonra tekrar Diyarbakır halkı ile buluşturmak için üstün çaba ve gayret gösteren DTSO’nun da emekleri takdire şayan doğrusu.
DİYARBAKIR KARPUZ GİBİ ORTADAN İKİYE BÖLÜNMÜŞ
Şaka değil, bu bölünmüşlük her yerde gözüme çarpmakta. Zaten hemen hissediyorsunuz. Sivil Toplum Örgütleri ve Odalar hatta Spor Kulüpleri de bu bölünmüşlükten nasibini almış. Doğrusu üzüldüm. Şu kadim topraklarda birlik ve beraberlik içinde, hoşgörünün hâkim olduğu günler elbette ki gelecektir. İnancım ve umudum odur ki; Diyarbakır geçmişinden aldığı güçle geleceği için bir gün mutlaka bu birlik ve beraberliğini yeniden tesis edecektir. Ben bunu biliyorum. Ruhunu, aşkını taşlara fısıldayan bu şehir; nice ozanlara, nice yazarlara ve önlerinde saygı ile eğildiğim nice edebiyatçılara, bilim insanlarına 10 binlerce yıllık tarihi boyunca kucak açmış bu kadim şehir bunun da üstesinden gelecektir.
Ben Diyarbakır’ın hizmetindeyim, Diyarbakır’a ait ne varsa sözcüklerin sihirli gücünü kullanarak elimden geldiği dilimin döndüğünce aktarmaya çalışacağım.
Hani nasıl der AHMET ARİF:
“Terk etmedi sevdan beni
Aç kaldım susuz kaldım”
Bu bendeki Diyarbakır sevdası da böyle bir şey işte...
İçinde bütün tatlar var...
ŞİMDİ VEFA ZAMANI
HAMDIK, PİŞTİK ELHAMDÜRİLLAH…
Bu Vefa borcu ne kadar ağı bir yük olursa olsun, ödemek boynumun borcu...
BEN İSTİYORUM Kİ BU KADİM KENT TERÖRLE SAVAŞLA DEĞİL; GÜZELLİKLERLE, EV SAHİPLİĞİ YAPTIĞI MEDENİYETLERİN KENDİNE KAZANDIRDIĞI TÜM ZENGİNLİKLERLE ANILSIN. HERKES SUSSUN, DİYARBAKIR KONUŞŞUN!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.