Meltem GÖNÜLLÜ

Meltem GÖNÜLLÜ

Velhasıl, Zor İştir Politikacı Olmak

Velhasıl, Zor İştir Politikacı Olmak

Hele ülkemizde mevcut koşullar içinde daha da zor!

Hadi, POLİTİKACI oldunuz diyelim.

Bazı hafızalarda politikacı öyle olumsuz bir imaja sahiptir ki bu imaj zaman zaman önyargıları da beraberinde getirir. Ağzınızla kuş da tutsanız yaranamazsınız.

Dikkat ederseniz “siyasetçi” kelimesini kullanmıyorum.

Çünkü POLİTİKACI ayrı, SİYASETÇİ ise apayrı,

Politikacı; ülke siyasetine yön veren partilerde görev alan kişilerdir.

Siyasetçi ise, ülkesinin geleceğine yön verecek olan siyaseti üretebilendir.

Her politikacı iyi bir siyasetçi olur mu bilemem.

Çünkü her şeyden önce kendini geliştirmesi ve yetiştirmesi gerekir.

Dar bir bakış açışıyla yürütülmeye çalışılan politika, asla bir siyaset olamaz.

İçinde bulunduğunuz toplumun siyaset dünyasındaki bir temsilcisi olmak istiyorsanız, öncelikle o toplumun bütün katmanlarını özümsemeli ve biraz da duygudaşlık yapabilmelisiniz.

Diyarbakır’da da durum bundan farklı değil.

Bazı Siyasi Partilerin Diyarbakır’daki temsilcileri, yerelde siyaset üretebilmek noktasında daha epeyce yol kat etmeleri gerektiğini, merkeziyetçi siyaseti sürdürmelerinin yanı sıra, yerel siyasetin önemini daha çok vurgulamalıdırlar.

Tam da yeri gelmişken Diyarbakırlının yerel politikacılara bakış açısını şu fıkra ile anlatmak istiyorum, yüzünüzde ufak bir tebessüme yol açması dileğiyle:

“Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basın her gün kendisiyle uğraşıyordu. Nihayet ‘Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, herkes benden söz etsin’ diye düşündü ve ilan etti:

Pazar günü saat 10.00’da denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.

Pazar sabahı saat 10.00’da tüm basın mensupları toplandılar orada. Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı. Karşı kıyıya kadar da yürüdü, geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı. Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu:

‘Bakan, yüzme bilmiyor!”

Diyarbakır’da da durum bu! Ne yaparsanız yapın, siz bu halka hitap edecek doğru politikaları üretmediğiniz sürece sadece yerinizde sayarsınız hatta geriye doğru bir ilerleme gösterebilirsiniz.

Dicle Üniversitesi’nden Kısa Notlar:

Bu yıl tam 45 yıl aradan sonra tekrar bir üniversite deneyimi yaşamanın bana çok şeyler kazandırabileceğini düşünerek, üniversite sınavına girdim ve ilk tercihim olan Dicle Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümüne başladım.

Hani belki dedim, pratiği teorik bilgi ile pekiştirebilirsem bir nebze de olsa kendi adıma kazanımlarım olabilir.

Bir kere her şeyden önce oldukça bakımsız bir üniversite.

Artık ödenek yokluğundan mı yoksa başka başka nedenlerden mi bilinmez; başta hijyen kuralları olmak üzere birçok konuda büyük aksaklıklar yaşanmakta olduğunu gözlemledim.

Sınıflardaki duvarlar ve sıralar dökülüyor, ilk hafta kırık sıralara plastik sandalye konulan bir sınıfta ders gördük. Güvenlik desen, keza yine eksikler var. Fakülte kantini el değiştirdiği için tadilata girmiş durumda. Tuvaletleri hiç saymıyorum bile, ben söylemeyeyim siz anlayın.

Gençlerimiz tüm bu olumsuz şartlara rağmen, üniversitelerini seviyorlar ve gerçekten de sahiplenmiş durumdalar. Keşke bizde geleceğimiz olan bu gençleri tam anlamıyla sahiplenebilsek ve onlara hak ettikleri olanakları sağlayabilsek!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Meltem GÖNÜLLÜ Arşivi