Kardeş katili...
Kadim Anadolu’muzun her karış toprağında; asırlardan beri süre gelen ve 72 milletten insanı erdem ve sevgi dolu kardeşlik bağları ile birbirine bağlayan, gözle görülmeyen ama her daim yaşanan ve yaşatılan bir bağ var.
Öyle olmasa, günümüze değin ulaşan bu kültürel zenginliğe nasıl sahip olabilirdik ki?
Geçtiğimiz hafta Türk Mutfağı Haftası dolayısıyla Diyarbakır’ımızda Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu ve Diyarbakır İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü işbirliği ile düzenlenen bir etkinlikteydim. Yörede yetişen Kenger ( bizdeki adı Şevket-i Bostan) ile yapılan ve Diyarbakır Gastronomi kültüründeki haklı yerini alan yemeklerin tanıtımına katıldım. Ve orada çok değerli bir Öğretim Üyemizden Kenger ve Pepuk Guguk) Kuşu hikâyesini birebir dinleme fırsatım oldu. Hikâye bu ya:
"İki küçük kardeş varmış, anneleri ölünce babaları evlenmiş. Üvey anne sert mi sertmiş, çocukları hep dövüyor korkutuyormuş. Üvey anne bir gün çocukları kenger toplamaları için dağa gönderir. Erkek çıkardığı kengerleri kız kardeşinin boynunda asılı duran torbaya atıyormuş. Akşama kadar bir hayli kenger çıkarmışlar, fakat bir aksilik varmış; delik torbadan düşmüş bütün kengerler, böylece tüm emekleri boşa gitmiş. Ama erkek kardeş, bundan kız kardeşini sorumlu tutmuş, kengerleri onun yediğini düşünmüş. Üvey annelerinden görecekleri şiddeti düşününce daha da korkmuş ve sinirlenmiş. Kız kardeşi, "Eğer inanmıyorsan karnımı aç bak" demiş. Kız kardeşinin karnını açıp midesini boş görünce onun kengerleri yemediğine inanmış ama kardeşi de oracıkta ölmüş. Kardeşine inanmamakla hata yapıp onun ölümüne sebep olan abi, bu acı ve vicdan azabıyla Allah'a yalvarmaya, dua etmeye başlamış: "Allah'ım beni Pepuk kuşu yap bu dağlara sal ki dünya döndükçe dağlardan dağlara kardeşim diye seslenip durayım!..."
O gece, çocuğun dileği kabul olmuş. Kardeşine inanmayıp karnını yararak öldüren erkek kardeş, o gece Allah'tan, Pepuk kuşu olmuş ve gidip kardeşinin başucundaki ağaca konup hep kardeşi için seslenip durmuş. O gün bu gündür bu çocuk, Pepuk kuşu olarak dağlarda oradan oraya dolaşarak, kardeşini öldürdüğü için herkese kendini ihbar eder dururmuş. Her bahar mevsimi, kengerin yerden bitmesi ile beraber Pepuk kuşunun acıklı ötüşü de başlar, kenger mevsimi bitinceye dek de sürüp gidermiş.
Her ötüşünde şöyle haykırdığı da rivayet olunur: (Zazacadan Türkçeye çevrilince)
“Pepuu”, “Kekuu”, “Kim yaptı?”, “Ben yaptım”, “Kim öldürdü?”, “Ben öldürdüm”, “Kim yıkadı?”, “Ben yıkadım”, “VAH! VAH! VAH!”
Neyse ki bu dağlarda kenger mevsimi bitti. GUGUK yani PEPUK Kuşu da gitti. KARDEŞLİK VE BARIŞ MEVSİMİ GELDİ! HEPİMİZ AYNI TARİHİN ÇOCUKLARIYIZ. BUNDAN SONRA GİDİLECEK YOL, BARIŞ VE KARDEŞLİK YOLUDUR. Bu topraklarda bir daha Pepuk kuşu uğramasın. Bir daha ağıtlar yakılmasın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.