Çünkü bazen eğer sahip olduğunuz verileri kaydetmeden fabrika ayarlarınıza dönerseniz, tamamen sıfırlanabilirsiniz. Hafızanızda hiçbir şey kalmaz. Başınıza böyle bir iş gelmesini istemiyorsanız; hayatınızda tutmak istediğiniz ve değer verdiğiniz, önemsediğiniz, yok olup gitmesine gönlünüzün razı gelmeyeceği her türlü kazanımınızı mutlaka koruma altına almalısınız.

Günümüzdeki siyasi partiler de böyle…

Değişime açık olmayan, zamana yenik düşüyor.

Değişim derken, kendi özünden bir zerre bile kaybetmeden çağa ve şartlara ayak uydurabilen değişimden söz ediyorum elbette.

Çoğunu eleştiriyoruz, “eski partimiz eski partililerimiz böyle değildi” diye.

Zaten yaşadığımız dünyada değişmeyen tek şey, değişimin ta kendisi değil mi? Elbette ki doğal olan değişimdir. Yaşanılan her değişim, gelişimi de beraberinde getiriyorsa başımızın tacıdır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da Kızılcahamam’daki istişare kampında; "Milletimizin başta değişim ve yenilenme talebi olmak üzere sandık sonuçlarıyla bize ulaştırdığı beklentinin farkındayız." ifadelerini kullanıp gereğinin yapılacağını bildirdi.

YIL: 1994 RECEP TAYYİP ERDOĞAN İSTANBUL BELEDİYE BAŞKANI

O yıllarda Refah Partisinden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Sayın Erdoğan; %25,19 oy oranıyla seçimlerden birinci sırada bitirerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Erdoğan’la başlayan Türk siyasi hayatındaki değişim, giderek daha da hızlı bir yükseliş ivmesi kazanarak devam etti.

Ve sonrasında 2001’de Ak Parti’nin kuruluşu... Kuruluşunda Merkez Sağ’dan önemli isimlerin de yer aldığı parti; kısa zamanda ülkemizin birinci partisi olma konumunu kazandı.

2004 yılında yapılan yerel seçimlerde, İl Genel Meclisi seçim sonuçlarına göre yüzde 41.67'lik oyla birinci parti olan AK Parti; belediyeler bazındaki sonuçlara göre ise 1.950 belediye kazandı. 15 Büyükşehir Belediyesi'nden 11'ini de kazanan AK Parti, Ege ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı il belediyeleri hariç tüm Türkiye'de başarılı oldu.

ARADAN 20 YIL GEÇTİ

O günlerden bu günlere gelirsek AK PARTİ kendini on yıllar boyunca hep birinci parti yapan halkından giderek uzaklaştı ya da uzaklaştırıldı. Asıl kuruluş ayarının halkla bütünleşmek olduğu unutturuldu. Ve sonrasında, 2024 yerel seçimlerinde alınan sonuçlar ortada…

Bırakın halktan kopmayı, bazı yerlerdeki teşkilat başkanları ve hatta bazı bürokratlar kendini herkesten üstün görmeye başladı. “Her şeyin en doğrusunu ben bilirim” havasında yürütülen yanlış politikalar, bu partiye gönül vermiş gecesini gündüzüne katarak çalışmış başta teşkilat mensupları olmak üzere tüm emek verenleri hiçe sayan anlayış ve bu anlayışla birlikte ülkemizin içinde bulunduğu toplu durum ve de tabii ki bir kısım AK PARTİLİ SEÇMENİN sandığa gitmemesiyle alınan seçim sonuçları… Bazı “teşkilatçılar ve bürokratlar” yüzünden partiye küstürülen seçmen, sandığa gitmeyerek gereken mesajı vermiş ve 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri en düşük katılımlı seçimlerden biri olarak tarihteki yerini almıştır. Hiç de azımsanacak bir durum değil ama çaresiz ya da çözümsüz de değil!

Sorunu doğru tespit, çözüme atılacak ilk ve en önemli adımdır.

Örneği Diyarbakır’dan vereyim; yanlış adaylardan tutun da sadece kendi tabanına yönelik seçim çalışmaları ve Diyarbakır halkının değişen profiline yeterince vakıf olamama gibi nedenleri sıralayabiliriz. Alınan 121.599 oy var sadece. Kayapınar’ı bir düşünün. Diyarbakır’ın değişen ve gelişen modern yüzü. Buradaki seçmen Ak Parti’ye sadece 1 Belediye Meclis Üyeliği kazandırmıştır. Acaba neden?..

Çözüm ve çarenin tek adresi; tekrar halkla, halkın her kesimiyle bütünleşmekten, kucaklaşmaktan geçer. Ve tabi ki Demokrasiyi özümsemekten, hem de tepeden tırnağa tüm teşkilat olarak! Ak Parti bunu yapabilecek güçte ve kudrette. Yeter ki kararlılık ve azimle kuruluş ayarlarına dönebilsin.