Gençler tehlikede: Çözüm toplumsal dayanışma
"Gençliğini yitiren toplum, geleceğini de yitirir; uyuşturucuyla mücadele, bir nesli kurtarma savaşıdır."
Türkiye'de her 10 gençten biri uyuşturucuya yönelmiş durumda. Özellikle Diyarbakır gibi sosyoekonomik eşitsizliklerin daha derin hissedildiği şehirlerde bu oran daha da ürkütücü boyutlara ulaşıyor. Uyuşturucu, artık sadece bireysel bir tercih ya da güvenlik sorunu değil; toplumu derinden sarsan, gençliği hedef alan bir toplumsal krize dönüşmüş durumda. Bu nedenle, uyuşturucuyla mücadele yalnızca polisiye yöntemlerle değil, bütüncül ve sosyolojik bir perspektifle ele alınmalıdır.
Bu mücadele için alınması gereken toplumsal ve yapısal önlemler şunlardır:
Uyuşturucuya yönelimin temel sebeplerinden biri, işsizlik, geleceksizlik ve sosyal dışlanmadır. Özellikle gençler arasında "umutsuzluk" duygusu, bağımlılığı besleyen en güçlü etkendir.
Öneriler:
Gençlere yönelik istihdam, meslek eğitimi ve mikro girişimcilik destekleri yaygınlaştırılmalıdır.
Dezavantajlı mahallelerde sosyal kalkınma odaklı pilot projeler hayata geçirilmelidir.
Devlet, sadece yardımla değil, onurla yaşanabilecek ekonomik modeller geliştirmelidir.
Başarısızlık, dışlanma ve anlam arayışı içinde kalan gençler, eğitim sistemine yabancılaştıkça daha kırılgan hale gelmektedir.
Öneriler:
Her okula en az bir psikolojik danışman ve bir sosyolog atanmalıdır.
Anadilde eğitim desteklenmeli, çok dilli bölgelerde dil engeli eğitime katılımı baltalamamalıdır.
Rehberlik hizmetleri sınav odaklı değil, yaşam odaklı bir perspektifle yeniden yapılandırılmalıdır.
Bir zamanlar çocukların, gençlerin “gözetildiği” mahalleler, şimdi sessizce çözülüyor. Mahalledeki toplumsal bağların zayıflaması, gençlerin yalnızlaşmasına ve riskli gruplara kaymasına zemin hazırlıyor.
Öneriler:
Her mahallede gençlik merkezleri, sanat ve spor atölyeleri kurulmalı.
Muhtarlar, öğretmenler, imamlar ve sivil toplum temsilcileri ortak mahalle komisyonlarında buluşturulmalıdır.
Uyuşturucuyla mücadelede "toplum polisinin" yerini gerçek anlamda "toplumun kendisi" almalıdır.
Birçok aile uyuşturucu tehdidini fark edememekte ya da başa çıkacak gücü kendinde bulamamaktadır.
Öneriler:
Ailelere yönelik bilinçlendirme seminerleri ve psikososyal destek programları düzenlenmelidir.
Sosyal hizmet uzmanları, aile içi ilgisizlik ve şiddeti önleyici ev ziyaretlerini artırmalıdır.
Bağımlı gençlerin ailelerine rehabilitasyon süreçlerinde aktif danışmanlık verilmelidir.
Bağımlı bireylerin etiketlenmesi, onları daha derin bir yalnızlığa ve bağımlılığa iter. Oysa topluma yeniden kazandırma mümkün ve gereklidir.
Öneriler:
Rehabilitasyon sonrası gençlerin yeniden eğitime ve istihdama katılımı sağlanmalıdır.
Önyargıyla mücadele eden kamu spotları, belgeseller ve yerel kampanyalar yaygınlaştırılmalıdır.
Ceza değil, tedavi odaklı sosyal yaklaşımlar öncelenmelidir.
Uyuşturucuya özenen içerikler sosyal medyada "özgürlük" adı altında dolaşıma sokulmaktadır. Bu durum özellikle ergen yaş grubu için ciddi bir risk teşkil eder.
Öneriler:
Dijital platformlarda içerik denetimi ve filtreleme sistemleri etkinleştirilmelidir.
Gençlere hitap eden, pozitif yaşam hikâyeleri ve rol modeller ön plana çıkarılmalıdır.
Sosyal medya üzerinden yürütülecek karşı kampanyalar, bilinç oluşturmalı ve mücadeleye gençleri de dahil etmelidir.
Uyuşturucuyla mücadele, yerel dinamikler dikkate alınmadan yürütüldüğünde kalıcı başarı sağlanamaz.
Öneriler:
Diyarbakır gibi illerde sivil toplum kuruluşları desteklenmeli, gençlik alanında faaliyet yürüten STK’lara fon sağlanmalıdır.
Belediyeler mahalle bazlı gençlik meclisleri kurarak gençleri karar süreçlerine dahil etmelidir.
Yerel yönetimler, eğlence ve kültür politikalarını ticari değil, toplumsal fayda gözeterek inşa etmelidir.
Kimliğinden uzaklaştırılan, dili yasaklanan ya da kültürü görmezden gelinen gençlerin yaşadığı travma, bazen uyuşturucuya sığınmayla sonuçlanmaktadır.
Öneriler:
Anadil ve kültürel kimliklerin tanınması, sadece bir hak değil aynı zamanda koruyucu bir önlemdir.
Yerel kültür festivalleri, dengbêj dinletileri, tiyatro grupları gibi etkinlikler yaygınlaştırılmalıdır.
Gençlerin aidiyet duygusu, uyuşturucudan daha güçlü bir bağ kurar. Bu duygu inşa edilmeden hiçbir önlem kalıcı olamaz.
Uyuşturucuyla mücadele yalnızca güvenlik önlemleriyle sınırlı kaldığında, sorunun kökleri daha da derinleşir. Oysa gençleri suça sürükleyen yapısal eşitsizlikler, kültürel baskılar ve sosyal dışlanmalar çözülmeden, gerçek bir dönüşüm sağlanamaz. Diyarbakır gibi kentlerde bu mücadele, sadece devletin değil, tüm toplumun omuz vermesi gereken kolektif bir sorumluluktur.
Gençlerimizi kaybetmemek için onlara kulak vermeli, umut vermeli ve onları dışlamak yerine topluma yeniden kazandıracak yolları açmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.