“Kimde bir güzellik varsa, bilsin ki ödünçtür”
Demiş Mevlana… Bildiğimiz halde yine de güzelleşmek için her türlü çabayı sarf ederiz. Günümüzde, kadınlar kadar olmasa da erkeklerin de güzelleşmek uğruna bir takım arayışlara girdiği aşikârdır. Toplum tarafından beğenilme arzusunun neredeyse bir pandemi haline geldiğini gözlemlemekteyiz.
Oysa tarih boyunca özellikle kadınlara dayatılan güzellik standartları, tıpkı bir moda akımı gibi zaman içinde değişkenlik göstermiştir. Ve günümüze geldiğimizde, cerrahi müdahalelerle neredeyse birbirinin aynısı olan kadınlarımız… Oysa güzellik sadece dış görünüşten ibaret değildir. Ne zaman kendimizi olduğumuz gibi kabul edip, kendi kimliğimizi kabul edersek; zaten işte asıl o zaman kendi güzelliğimizin farkına varmış oluruz. Yani kısaca; yaşadığımız dönemin bize empoze ettiği güzellik anlayışına kapılmadan, “kendimiz” olmaya çalışmalıyız. Elbette ki kendimize bakmayalım demiyorum. Öz bakımımızı asla ihmal etmemeliyiz. Fakat tıbbi bir zorunluluk olmadıkça, güzellik uğruna cerrahi müdahalelere başvurmamayı tercih etmeliyiz. Tabi ki bu benim kendi kişisel görüşüm. Belki bu aralar çok fazla hokka burunlu ve oldukça dolgun dudaklı kadınlarla karşılaştığım için bu fikre kapılmış olabilirim…
Evet; son günlerde DİYARBAKIR’da da giderek artan bir akım olan güzelleşme uygulamaları beraberinde Güzellik Merkezlerine olan talebi de arttırmıştır. Bu merkezler, Diyarbakırlının ihtiyacına göre onlarca çeşit hizmet vermektedir.
Diyarbakır’daki Güzellik Merkezleri, Diyarbakır Berberler ve Kuaförler Odası’na bağlı olarak faaliyet göstermektedir. İşte bu sebeple Oda Başkanı Cemil Değirmenci’yi ziyaret edip, bu konuda görüşlerine başvurdum.
500’E YAKIN GÜZELLİK MERKEZİ VAR
Evet, doğru. Diyarbakır’da tam 500’e yakın Güzellik Merkezi var ve yenileri de açılmaya devam ediyor. Tabi ki bunlara Oda kaydı olmayan ya da ruhsatsız ve kaçak çalışanlar dâhil değil.
Bu merkezlerde sayısı onlarca ifade edilebilecek işlem yapılıyor.
Diyarbakırlılardan bu merkezlere oldukça yoğun talep var.
Birçoğu randevuyla müşterilerini kabul ediyor.
Cemil Başkan’la konuşmamızda oldukça önemli konulara değindik.
Örneğin bu merkezlerin açılmasında Oda kaydının zorunlu olmadığını öğrendim.
İsteyen herkes ruhsat ve vergi kaydı olması koşulu ile bu merkezleri açabilirmiş. Burada kullanılan cihazları satan firmalar, belli dönemlerde çok kısa eğitimler düzenleyerek katılımcılara birer “Katılım Belgesi” veriyorlarmış.
Şu anda Diyarbakır’da bu konuda “Mesleki Yeterlilik Eğitimleri” yok maalesef.
Peki, bu Güzellik merkezleri kendi Oda ya da derneklerini kuramazlar mı?
500 ruhsatlı ve vergi kayıtlı Güzellik Merkezi sahipleri bir araya gelirse, Oda kurabiliyorlar. Bir ara dernekleşmişler fakat türlü sebeplerden dolayı dağılmış.
Bu kadar yoğun bir talebin olduğu meslek gurubunun da kendi aralarında birlik olup, haklarını arayabilecekleri bir Oda kurmaları elbette ki artık giderek kaçınılmaz hale gelmiştir.
İşin “denetim” kısmına hiç girmek istemiyorum. Fakat tek kelime ile “Denetim Şart” şeklinde özetleyeyim.
Başta da söylediğim gibi; bu güzellik bize ödünç verilmiştir.
Eninde sonunda hatta belki biraz yaş aldıkça “GERÇEK GÜZELLİĞİN” ne olduğunu mutlaka anlayacağız!
Yine Mevlana’dan bir söz ile yazımı noktalayayım:
“Güzellik baktığın şeyde değil, bakışında olmalı. Güzel olan yüz göz ile gördüğün değil, gönül gözüyle gördüğündür.”
HOŞÇAKALIN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.