Bugün dünü unutabilir mi?
Sevgili Çetin Altan 04/12/2000 bin yılında köşesinde Ne Tuhaf Şey diye bir yazı yazmış. Tabi yazının en altına bir not düşmüş 38 yıl önce yazılmış bir yazı diye. Yani yazı ben doğmadan 2 yıl önce yazılmış. Bugün itibari ile baktığımızda yazı 63 yıl önce yazılmış.
Çetin Altan 63 yıl önce yazmış olduğu yazısında,” Kapı çalındı. Açtım. Bir adam duruyor. Yüzü yok. Elleri yok. Ayakları yok. Gövdesi yok. Ama yine de bir adam. Neyi niçin yazacaksın? Dedi.
Belki de çalınmadı kapının zili. Belki de açmadım kapıyı. Ama bu sesi duyduğum muhakkak.
Neyi niçin yazacaksın? Dedi. Cevap vermedim.
Evet bu ülkede 63 yıldan bugüne değişen bir şey olmamış.
Bu ülkenin bilim insanlar, yazarları, şairleri, edebiyatçıları ez cümle tüm yurtseverleri yazılması gereken her şeyi yazmışlar. Yazılanlar söylenenler bir kulaktan girmiş diğerinden çıkmış. Çünkü “Yaşadığımız ülkede hiçbir zaman Siyasetçilerin yanlış kararlarının bedelini siyasetçi olmayan milyonlarca insanın nasıl ödediğini, siyasetçilerden öğrenmemizin mümkün olmadığını ve bilim insanlarının bize gerçekleri anlattığını” öğrenemedik.
Cumhuriyet kurulduğundan beri anayasa tartışmaları devam ediyor.
Cumhuriyet kurulduğundan beri irtica, tarikat ve benzeri yapılar ile ilgili tartışmalar devam ediyor.
Cumhuriyet kurulduğundan beri Kürt var mı? Yok mu? Kürtçe diye bir dil var mı yok mu? Tartışmaları devam ediyor.
Cumhuriyet kurulduğundan beri yerel yönetimler özerk olmalı mı? Olmamalı mı? Tartışmaları devam ediyor.
Tartışılan konular hiçbir şekilde değişmedi. Ama hiçbir şekilde çözümde bulunamadı.
Çünkü ülke bir hocamızın dediği gibi, “Türkiye de muhalefetteyken demokrat olanların, iktidara geldiklerinde faşistle şen insanların ülkesi” olduğu içindir. En yakın dönem siyasi tarihimiz bunu bize göstermiyor mu? Dün iktidara gelmeden önce söyledikleri ile bugün yaptıkları örtüşüyor mu?
Ana muhalefet partisine baktığımızda taraftarları mitinglerinde çılgınca bağırıyorlar “Mustafa Kemal in askerleriyiz” siz dünya siyasi tarihinde askerlerin demokrasiyi getirdiğini gördünüz mü? Ben görmedim. Meydanlarda Mustafa Kemal in askerleriyiz diye bağıranların sivil olmaları bir şey ifade etmiyor. Düşünce biçimleri asker düşüncesi. Bu düşüncede olanlar ile ellerinde silah ve üniformalı askerler arasında düşünce biçimi olarak hiçbir fark yoktur.
Kısaca ülkede herkes birilerinin askeri oldukça, ülkede demokratik toplumu kuramıyoruz. Ve ülke insanı demokrasi nedir? Onu da bilmiyor. Bilmediği şeyi de istemiyor. İşine de gelmiyor.
Tüm bunların yanında okullarda tarih dersini, tarihçi olmayan tarih kitabı yazarı Emin Oktay adlı kişiden öğrenenler, ülke tarihini, demokrasi tarihini ve dünya demokrasi tarihinin gelişimini anlayabilir mi? Emin Oktay’a “Emin, sen tarihçi değilsin, niye tarih yazıyorsun?” sorusu sorulduğunda “Bana yaz dediler, yazıyorum” cevabını vermiştir. Bu kadar.
Tüm bu düşünce biçimleri maalesef insan yetiştirme düzenimizden kaynaklanıyor. Bu konuda Gazi Üniversitesinde ders aldığım rahmetli hocam Prof. Dr. Yahya Kemal Kaya’nın İnsan Yetiştirme Düzenimiz adlı eserini okuduğunuzda çok daha net anlayacaksınız.
Hatta yine Prof. Dr. Mete TUNÇAY, bir yazısında şunu söylüyor. “Eğitim sisteminde ulusal bilinci oluşturmak için ilköğretimde yalan söyleyebilirsiniz. Ama ortaöğretimde yavaş yavaş doğruları anlatın, yüksek öğretimde ise tam doğruları anlatın ki ülke insanları sonradan öğrenip şoklarla karşılaşmasın” bir şey bundan daha açık söylenebilir mi?
Yıllarca Türkiye de ülkede yaşanan tüm olaylar çarpıtılarak anlatılmadı mı? Üniversitelerde ders kitabı olarak okutulan Devrim Tarihi (İnkılap Tarihi Prof. Dr. Hamza Eroğlu) ilkokul 5. Sınıf sosyal bilgiler kitabının genişletilmiş hali değil miydi?
Şimdi Cumhuriyet in 2. Yüzyılının 2. Yılındayız. Yine demokratikleşme tartışmaları devam ediyor. Yine Anayasa değişikliği tartışmaları. Bu tartışmalar devam ederken Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 142 ülke arasında 117. Sırada (Kaynak: World Justice Project) biz neyi tartışmalıyız öncelikle hukuku. Neden hukuku tartışmalıyız bir ülkede hukukun üstünlüğü yoksa adalette yoktur. Hukukun ve adaletin olmadığı yerde özgürlükten söz edilemez. Bu konuda Heraklitos der ki “Adaletsizliği, bir yangından daha çabuk önlemek gerekir.” İşte bundan dolayı önceliğimiz hukuk olmalıdır.
Önceliğimiz hukuk olmadığı için bu durumdayız. Bu konuda birçok örnek verilebilir. Ancak bana göre en yakın örnek Diken Gazetesinin internet sitesindeki 29/04/2024 tarihli Turgut Özal’ın evinden çıkıp kâğıt hurdacısında bulunan Milli Güvenlik Kurulu belgesi haberiydi. Belgede ‘Örgüte destek sağladığı bilinen iş adamlarına karşı özel tedbirler uygulamak’ talimatı var. Bu öldürülen Kürt iş insanlarının nasıl öldürüldüğünü açık bir şekilde anlatıyor.
Şimdi yeni bir soruyu hocamız Prof. Dr. Mehmet Alta’nın yazısıyla soralım
“Kürt iş adamlarını infaz emriyle ilgili resmî belge kağıt hurdacısından çıktı. Askeri vesayet döneminin "cinayet belgesi" karşısında askeri vesayetçiler ve siyasal İslamcılar sessiz. Birlikte susuyorlar. İnsan sormak istiyor: Nedir sizin ortaklığınız. Sessizliğiniz?”
Cumhuriyetin demokratikleşmesini engelleyen işte bu ortak sessizliktir...
Birbirine rakipmiş gibi görünenlerin demokrasinin ve gerçeklerin önüne elbirliğiyle indirdikleri bu "demir perdedir.”
Cumhuriyetin 2. Yüzyılında Demokratik bir Türkiye hedefine ulaşmak isteyenler, mutlaka 2. Cumhuriyet tartışmalarına yeniden başlamalıdır.
Neden başlanmalıdır?
Geçmişten günümüze, mevcut siyasal sistem gelinen aşamada kendini yeniden yapılandırma kapasitesinden yoksun haldedir. Mevcut Cumhuriyet hükümetlerinin antidemokratik görünümü ve üretken olmayan yapısı değişmelidir. Cumhuriyet bugüne kadar bir şekilde ülkede bazı şeyler yapmıştır, ancak artık bu şekliyle gitmiyor.
Çünkü demokratik değil.
Çünkü kurulduğundan beri demokrasiye evrilmiyor.
Çünkü kuruluşundaki sorunları 100 yıldır çözememiş.
Artık Cumhuriyet kendini yenilemeli, demokratik ve eşit bir toplum yaratmalıdır. Bunu bu defa da başaramazsa gelişmeler Ortadoğu da öngörülen şekli ile gidecek.
En başa dönelim. Çetin Altan yazmaya devam etti. Bizde yazmaya devam edelim.
Umarım bir gün gelir onlarda öğrenir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.