Rojava’nın demokratik güçleri başardı…
“Suriye de barışı sağlayacak her anlaşma başarıdır”
11 Mart sabahı haber ajansları Suriye de HTŞ ve YPG’nin anlaştığını ve 8 maddelik bir anlaşma imzaladıklarını duyuruyordu. Antlaşma ile Suriye’nin yeni yönetimi ile Kürt liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) ülkenin devlet kurumlarıyla entegrasyonun sağlanacağı belirtiliyordu. Bu ne demektir Kürtlerin Suriye yönetiminde artık SDG var. Yani Kürtler Suriye yönetimine ortak. Ancak antlaşma ne oyun kurucu olduğunu iddia eden Türkiye hükümetini ne, Kemalist basını, ne ulusalcıları ne de bir kısım milliyetçi Kürtleri mutlu etmemişti. Çünkü herkesin beklentileri farklıydı. Kürtler Suriye de federal bir bölge hayal ediyordu, bu anlaşma ile teslim olduğunu belirtiyorlardı. Türkiye ise ısrarla dünyada hiçbir ülkenin terör örgütü olarak görmediği PYD’yi (YPG – SDG) terör örgütü olarak kabul ediyor ve yeni Suriye hükümetine biat etmesini istiyordu.
Konuya bilimin belirlediği problem çözme yöntemleri ile baktığımızda, Suriye de bir çatışma var, çatışmanın tarafları var. Bu taraflar arasında anlaşmazlık var. Çünkü farklı gruplar, farklı bakış açıları, farklı değer yargıları, farklı algı ve hedefler var. Bu kavramların tümü Suriye de mevcut. Yani çatışmaya neden olacak tüm unsurlar mevcut. Ve Suriye de bundan fayda sağlayacak ülkelerde bu çatışmanın olması için ellerini ovuşturmakla meşgul.
SDG ve HTŞ tüm bunları görerek bilimsel problem çözme yöntemlerinin en kullanılabilir yöntemi olan Kazan-kazan yöntemini kullanarak, birbirlerinin pozisyonlarına odaklanma yerine tarafların çıkarlarına odaklandıkları, alacakları kararların her iki taraf için de faydalı olmasını esas aldığı. Bundan dolayı da her iki tarafın da memnun olduğu bir çözüme vardıkları anlaşılmaktadır. Bu çözümün en önemli aktörü ABD, İngiltere ve Fransa dır. Bu bizim konumuz değil.
Sonuca baktığımızda Kürtleri ilgilendiren en önemli konu, dün Suriye de kimliği bile olmayan, vatandaş dahi sayılmayan Kürtlerin bu gün Suriye yönetimine ortak olmasıdır. Suriye de artık bir YPG ye ihtiyaç yoktur, çünkü bu anlaşma ile PYD nin silahlı gücü YPG artık Suriye nin resmi ordusudur. Aynı zamanda SDG düşüncesi Suriye de ki Kürtlerin, Arapların, Ermenilerin Süryanilerin, Dürzilerin, Türkmenlerin ve tüm inançların kendilerini özgürce ifade edebilmesinin güvencesidir. Bu antlaşma ile Kürtler Suriye nin resmi sahibi ve kurucu unsuru haline gelmiştir. Suriye deki 10-15 yıllık çatışmalı bir sürecin sonunda, alınan sonuç Kürtlerin başarı hanesine yazılan en önemli sonuçtur.
Bu başarının sarhoşluğuna kapılmadan, şunu da unutmamak gerekir ki, uluslararası arena HTŞ liderliğindeki bir yapıya ne kadar izin verip verilmeyeceği tartışmalı bir konudur. HTŞ yönetiminde ki bir Suriye nin değişime ne kadar ayak uyduracağı da belli değildir. Bunun içinde, PYD yapılanmasının uluslararası arenada diplomatik çalışmalarını ara vermeden devam ettirmesi gerekir. Çünkü hala Suriye’nin 3 parçaya bölünüp bölünmeyeceğini de belli değil. Suriye de koşullar ve güçler dengesinin her an değişebileceği unutulmamalıdır.
Çağdaş dünya PYD yi; Suriye'de ve Ortadoğu da geleceği olan, laik ve demokratik yönetim biçimini benimseyen, modern yaşama ayak uyduranın Kürtler olduğunu, Kürtlerin Suriye’de IŞİD ve diğer cihatçı örgütlere karşı Arapları, Êzidîleri, Hristiyanları ve diğer tüm halkları koruduğunu, özellikle kadın savaşçıları ile büyük bir insanlık savaşı verdiğini, orta doğuda ırkçı, gerici, radikal dinci örgütlere karşı en büyük güç olarak gördü. Çünkü Suriye de, PYD (YPG/SDG) sadece Kürtlerin değil bölge halklarının, kadınların umudu hâline geldiğini de gördü. Bu savaşı verenlere sempati duyarak işbirlikleri oluşturdu. Kürtlerin bu süreçte kendisine destek veren ülkeler ile işbirliklerini ve süreci çok iyi yönetmesi gerekir.
Çünkü Kürtler için özgürlük ve adalet çağı yeni başlıyor.
Son bir sözümüzde Türkiye de demokrat olduğunu söyleyen, mevcut iktidarın uygulamalarından rahatsız olan, demokrat ve sol düşünceye sahip olduğunu söyleyen yazarların, süreci okuyamadıklarından dolayı, AKP nin iktidara gelişini sağlayıp ülkenin bu hale gelmesinde büyük katkıları olduğunu unutmamak gerekir. Bu günlerde de Yazı yazdıkları gazetenin bir sayfasında YPG komutanı Mazlum Abdi nin, ABD Başkanı tarafından ABD ye davet edildiğini, Şam a HTŞ lideri ile görüşmeye, giderken bindiği helikoptere, iki saldırı helikopterinin eşlik ettiğini yazan gazetenin bir başka sayfasında “sözde General Mazlum” gibi anlamsız yazılar yazmaktan vazgeçip, kabullenemedikleri gerçeği görmelerini umut ediyoruz.
Şimdi bu yazarlara soruyorum düzenli ordusu olmayan hukuk sistemi olmayan, suç işlesen cezayı tespit eden bir mekanizmanın olmadığı yapıya devlet denir mi?
Ve habire yazıyorsunuz YPG silahlarını teslim etmeli ve hiçbir düzeni olmayan Şam’a biat etsin. Siz eder misiniz?
ve sürece fikirleriniz ve eleştirilerinizle katkı sunmanız önemlidir.
Ve o savaş düşüncelerinden vazgeçip, bölgemizde barışı sağlayacak her anlaşmanın başarı olduğunu görmeniz önemlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.