Arslan ÖZDEMİR

Arslan ÖZDEMİR

Bir dönemin “Zencileriyiz”: 9 yıllık adalet bekleyişi

Bir dönemin “Zencileriyiz”: 9 yıllık adalet bekleyişi

“Dokuz yıldır adalet bekleyenlerin sesi, vicdanı ve direnci üzerine...”

Dokuz yıldır adalet bekliyoruz.

Bir gece yarısı, bir kararnameyle hayatlarımızın yönü değişti. Hiçbir mahkeme kararı olmadan, hiçbir savunma hakkı verilmeden bir listeye adımız yazıldı ve o listeyle birlikte geçmişimiz, emeğimiz, geleceğimiz silindi. O günden bu yana, ne işimize dönebildik ne de hakikatin yerini bulduğunu görebildik.

Bu dokuz yıl boyunca çok şey yaşadık.

Sözde destekler vardı, ama özde biz kimsenin umurunda olmadık.

“Yanınızdayız” diyenler bir süre sonra telefonlarımızı açmamaya başladı.

Belki para isteriz diye en yakınlarımız bile arkasını döndü.

Yıllarca emek verdiğimiz kurumlarımız, bize sırtını çevirdi.

Ekonomik olarak belki ayakta kalabildik ama sosyal olarak hep yalnız kaldık.

Bir insanın, kendi topraklarında yabancılaşması kadar ağır bir duygu yoktur.

Bize verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı.

“Komisyonlar çalışıyor” dendi, “mağduriyetler giderilecek” dendi, “sabredin” dendi.

Ama yıllar geçti, biz hâlâ bekliyoruz.

Bir ülke düşünün; adaletin kapısı dokuz yıldır kapalı.

Bir toplum düşünün; bu haksızlığı artık olağan sayıyor.

Şimdi KESK, bu büyük adaletsizliğe karşı yeniden ayağa kalktı.

Ankara’ya doğru yürüyüşlerini sürdürüyorlar.

17 Ekim’de Meclis önünde toplanmayı planlıyorlar.

Bu yürüyüş bir simgedir: Unutulmak istenenlerin, susturulmak istenenlerin hâlâ var olduğunun göstergesidir.

Ama içimizdeki umut, ne yazık ki kırılgan.

Çünkü biz, görevimizden hukuki bir kararla değil, siyasî bir iradeyle uzaklaştırıldık.

Hâlâ “vatandaş” değil “tehdit” olarak görülüyoruz.

Bir dönemin “zencileriyiz” biz — bu ülkenin görünmeyen, duyulmayan insanlarıyız.

Oysa biz bu memleketin öğretmenleriydik, memurlarıydık, sağlık emekçileriydik.

Emekle, alın teriyle, inançla hizmet ettik.

Tek farkımız, düşündük.

Tek farkımız, eleştirdik.

Tek farkımız, adalet istedik.

Ve bu yüzden dışlandık.

Bu dokuz yılın içinde çoğumuzun psikolojisi bozuldu, kimimiz ağır hastalıklara yakalandı, kimimiz bu bekleyişin sonunu göremeden hayata veda etti.

Bir ülke düşünün; kendi vatandaşlarını böyle bir sessizliğe mahkûm ediyor.

Ama en çok da çocuklarımız,eşimiz etkilendi bu süreçten.

Bizimle birlikte onlar da dışlandılar, ötekileştirildiler.

Evlerimiz, neşesini kaybetti.

Eskiden umutla dolu olan sofralarımızda şimdi sessizlik hâkim.

Birçok evde depresyon, kaygı, yoksunluk ve korku sıradanlaştı.

Çocuklarımızın gözlerinde, bizim yaşadığımız kırgınlığın gölgesi var artık.

Biz sadece kendi haklarımız için değil, onların geleceği için de mücadele ediyoruz.

Artık kimse bize söz vermesin.

Söz değil, eylem istiyoruz.

Gerçek dayanışma istiyoruz.

Bir ülkenin vicdanı, eğer korkuya teslim olursa, orada adalet yaşamaz.

Çünkü adalet geciktiğinde, sadece mağdurlar değil, toplumun bütünü kaybeder.

Yeter artık.

Dokuz yıldır bekliyoruz.

Bir ülkenin vicdanı bu kadar uzun süre sessiz kalmamalı.

Biz hâlâ buradayız, hâlâ direniyoruz.

Ve hâlâ, bir gün adaletin sadece kâğıtlarda değil, hayatta da var olacağına inanmak istiyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arslan ÖZDEMİR Arşivi