Bu şehirde karşıdan karşıya geçmek bile mesele
Latin Amerika’nın büyük şehirlerinden birinde geçen o meşhur fıkrayı bilirsiniz. Adam karşıdan karşıya geçmek için dakikalarca, saatlerce bekler. Sonunda dayanamaz, yanındaki adama sorar:
“Öbür tarafa nasıl geçerim?”
Aldığı cevap kısa ve nettir:
“Bilmem, ben bu tarafta doğdum.”
Gülüp geçiyoruz belki ama bugün Diyarbakır’da yaşanan tablo bu fıkradan farksız. Bir yerden bir yere gitmek, hele ki yaya olarak karşıdan karşıya geçmek, adeta sabır sınavına dönüşmüş durumda. Saatler süren araç yoğunluğu, bitmek bilmeyen korna sesleri ve tıkanan ana arterler… Artık sadece sürücüler değil, yayalar da bu trafik keşmekeşinin mağduru.
Şehrin en işlek caddelerinde bile yürümek neredeyse imkânsız hale geldi. Ana yollar kilit, ara sokaklar kilit, kavşaklar kilit. İnsan ister istemez şu soruyu soruyor: Ne oldu da Diyarbakır bu kadar yoğun bir araç trafiğiyle karşı karşıya kaldı? Bu artışı kimse mi görmedi, kimse mi öngörmedi?
Evet, parklar yapılsın, bahçeler düzenlensin, asfalt yenilensin. Bunlar elbette gerekli. Ancak trafik meselesi görmezden gelinerek şehircilik olmaz. Yol yapmak tek başına çözüm değil; planlama, alternatif ulaşım, toplu taşıma ve yaya önceliği olmadan bu sorun her geçen gün daha da büyür.
Bugün çözüm bulunmazsa yarın çok daha içinden çıkılmaz bir tabloyla karşı karşıya kalacağız. Diyarbakır trafiği artık “idare eder” noktasını çoktan geçti. “Yeter artık” deme zamanı geldi de geçiyor. Yetkililerin bu sesi duyması, bu şehri yaşayan insanların çığlığına kulak vermesi gerekiyor. Aksi halde hepimiz o fıkradaki adam gibi, bu tarafta doğup bu tarafta kalmaya mahkûm olacağız.
Diyarbakır trafiği artık bir uyarı değil, açık bir alarmdır. Bu alarmı duymayanlar yarın bu kaosun altında kalacaktır. “Yeter artık” demek için geç bile kalındı.
Parklar güzel, asfalt yeni, ama trafik eski dert. Kimse bu yoğunluğu görmemiş gibi davranıyor. Oysa herkes görüyor, herkes yaşıyor, herkes şikâyetçi.
Bu şehir artık “Nerede doğduysan orada kal” noktasına geldi. Yetkililer çözüm üretmezse, bizler de fıkradaki gibi beklemeye devam edeceğiz. Saatlerce… Günlerce…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.