Fırat Aygen

Fırat Aygen

İsrail-İran Savaşı; Siyonizm ve Kapitalizm arasındaki derin çelişki

İsrail-İran Savaşı; Siyonizm ve Kapitalizm arasındaki derin çelişki

Siyonizm, tarihin en örgütlü en sistematik ideolojik örgüsü. Mısır’dan kovuldukları günden beri ‘seçkin ırk’ motivasyonu ve dünyanın geri kalanına olan öfkenin bileşimi ile diri bir hafıza ve tutku geliştirmek, Siyonizm dışında bir ideolojik örgüde görülmemiştir. Nüfus yetersizliği ve koca dünyaya olan öfke, siyonizmi temel iki güç fenomenine sevk etti. Para ve Bilgi. Yahudi topluluklarının ticari ağı domine etmesi ve istihbarat/bilim gibi bilgiyi temel alan başlıklarda uzmanlaşması elbette tesadüf değil. Dünyanın geri kalanına savaş açan bu bakış açısı için güce erişim bin yıllardır bu iki araç üzerinden vuku buluyor. Bu yüzden sermayenin tarihsel serüvendeki örgütlülüğü bir siyonist motivasyonun da eseri. Bu yüzden Kapitalist örgütlülük temelde siyonist örgütlülüğe dayanıyor. Bin yıl önce Yahudi sermayesinin İngilizler ile ilişkisi ile tarihin kırılma anlarında biri yaşandı. Ekonomik güç ve Siyasi güç arasındaki toksik aşkın belki en formatik tezahürüdür bu ilişki. Haçlı seferlerinin finansörlüğünden birinci dünya savaşındaki finansörlüğe Yahudi sermayesi, İngiltere merkezli siyasal aklı ekonomik destekle ile kendisine kanalize etmeyi başardı. Balfour deklarasyonu bunun en nihai ifadesi. İngiltere ve ABD’nin siyasal nüfuzu Yahudi sermayesinin ekonomik gücü arasındaki grift ilişki bugünün en tayin edici unsurlarından. Evangelizm’den tutun da Kıbrıs’ın pozisyonuna kadar bu ilişkinin çıktıları görülüyor. Ancak bu ilişkinin çatışma alanları da her toksik aşkta olduğu gibi yaşanıyor. Çatallaşmanın temel kaynağı,Siyonizm’in Kapitalist istikrarı tehlikeye adan sabırsızca işleme aldığı büyük israil hedefi. Anglo-Amerikan merkezli siyasal akıl sosyoloji temelli siyasi-ekonomik hegemonyayı tahayyül ederken, Siyonistler dini hegemonyayı tesis etme amacını işleme alıyor.

Yukarıda izah etmeye çalıştığımız ilişkinin toksik tablosu bugün İran’a olan saldırının arka planına dair şifreler taşıyor. İran’ın bütün vekil güçleri tasfiye edildikten sonra Şii Hilalinden boşalan koridora hangi siyasal sosyolojinin tahkim edileceği konusunda aktörler arasında bir anlaşmazlık görülüyor. Bunun en bariz örneği, Suriye’de yaşandı. Esad sonrası koltuğa oturan Ahmet El Şara’yı İsrail tehdit olarak görürken, İngiltere sosyoloji temelli bir lider olarak görüyor. Aks Tufanı sonrası rakiplerini tasfiye eden İsrail, önünde oluşan koca koridorda bir ‘islami eğilim’ görmeye tahammül etmeyeceğini bildiriyor. Suriye’de bu yüzden İsrail seküler güçler ile yakın temasta olmak istiyor ve Şam’da seküler bir yönetim görmek istiyor. Ancak İngiltere Kapitalist istikrarın sosyolojik temellerine odaklanıyor. ABD ise her zamanki gibi güncelci. Yani güncel duruma göre pozisyon almayı önceliyor.

İran , kolu kanadı kırık iken Anglo-Amerikan diplomatik aklı onu masaya oturtup isteklerini kabul ettirmeyi önceledi. Bu bir diplomatik ustalık hamlesi. Müzakerelerde oldukça aşama kat edilmiş ve anlaşmaya çok yaklaşılmışken , İsrail masayı sabote ederek dağıttı. Zira siyonistlere göre bir bu anlaşma İran için zaman kazanma ve toparlanma süreci. İran ve saha bir daha bu kadar zayıf olamazdı ve anlaşmaya tahammül yoktu. Siyonizm 3000 yıllık rüyasına bu kadar yakınken Küresel Kapitalizm’in siyasal istikrarcılığını ciddiye almayıp neredeyse tek başına bu hamleyi başlattı. Batıya rağmen tek başına aktör olabilme durumunu da denedi. Aksa Tufanından sonra sınır tanımaz eylemlerinde batının oluşan fiili durumdan dolayı kendisi ile olmak zorunda kalacağı inancı bir diğer motivasyon. Bugün savaşın seyrinde batı gereğinden fazla sessiz ve müzakerelere dönüşte sadece zayıf İran değil , kendisine muhtaç İsrail’i de istediğini gözlemliyoruz. Ancak elbette not etmek gerekir ki; İran güçlü cevaplarına devam edemezse Batı zafere ortak olmak için baskı unsuru olacaktır ancak İran düşmeyeceğini gösterebilirse batı buna ortak olmayacaktır.

Ortadoğu tahtasında Siyonizm ve Kapitalizm arasında derin bir çelişkinin eşiğindeyiz. Bu derin çelişki girişte bahsettiğimiz toksik aşkın yegane çatışma alanı. Bin yıl önce başlayan aşkın temelindeki bu durum bugün rakipler tasfiye edilince gün yüzüne daha net çıkıyor. Masaya dönüşte gözler zayıf İran’da değil yıpranmış İsrail’de olmalı. Ancak İsrail tek başına aktör olduğunu ve batıyı peşinden sürükleyeceğini hala denemekte ısrarcı. İran masada söz hakkı için direnmeli. Başka çaresi yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fırat Aygen Arşivi