Türkiye, Kürt sorunu ve siyasetin cesaretsizliği üzerine
Türkiye yine zamanı kaçırıyor.
Türkiye yine zaman kaybediyor.
Bir fırsatı değil; bir zamanı. Çünkü bazı sorunlar çözülmez, yalnızca zamanında yapılır. Zamanı kaçırdığınızda geriye yalnızca korku kalır.
Kürt sorunu da de böyle bir sorundu. Uzun süre silahın gürültüsüyle konuşuldu. Sonra silah sustu. Ama Türkiye susmayı dinlemeyi öğrenemedi. Sessizlik, çözüm için bir başlangıç olabilirdi; Türkiye onu bir boşluk sandı.
Suriye’de Kürtler görünür hâle geldi. Haritalarda değil, hayatın içinde. Bu yeni gerçek, tehdit cümleleriyle yok edilemezdi. Ama Türkiye gerçeği anlamak yerine bağırmayı seçti.
Silah bırakmış birkaç insanın adını tartışarak büyük bir sorunu küçültmeye çalıştı. Oysa sorun, kimin nereye gireceği, nereye gideceği değil; Türkiye’nin nereye gittiğiydi.
Kürtler uzun bir yürüyüşten sonra durmayı bildiler. Gereksiz bir çatışmanın içinde kaybolmak yerine yön değiştirdiler. Bu bir zafer değil; hayatta kalma bilgisidir.
Türkiye ise hâlâ eski kelimelerin içinde yaşıyor. Anayasa diyor, beka diyor, tehdit diyor. Ama kelimeler eskidiğinde, korku yeniymiş gibi görünür.
Yaklaşan fırtına henüz başlamadı. Şimdilik yalnızca rüzgâr var. Ama rüzgârın yönü belli.
Ortadoğu’da zaman hızlanıyor.
Türkiye duruyor.
Duranlar, akanların altında kalır.
Korkunun Muhalefeti (CHP )
CHP, Kürt meselesine baktığında kendini görür.
Ve insan bazen aynada gördüğünden korkar.
Bu korku eski bir korkudur. Devletin sesiyle karışmış, kendi sesini unutmuş bir korku. CHP bu korkuyla konuşur; bu yüzden söyledikleri tam olarak kendisine ait değildir.
Çözüm sürecinde CHP itiraz etti.
Sadece nasıl yapıldığına değil; yapılmasına.
Çünkü barış, düzeni bozar.
Barış, alışkanlıkları dağıtır.
CHP alışkanlıklarını sevdi.
Devleti değiştirilmesi gereken bir yapı değil, korunması gereken bir hatıra gibi gördü. Bu yüzden Kürt sorunu onun için bir eşitlik sorunu değil, bir denge hesabı oldu.
“Yanlış yapıyorsunuz” dedi.
Ama “doğru budur” demedi.
Bu sessizlik, muhalefetin en ağır biçimidir. CHP eleştirdi ama yol açmadı. Süreç yalnız kaldı. Yalnız kalan her şey gibi çöktü.
CHP temkinli olduğunu sandı.
Oysa sadece geç kalmıştı.
Titreyen ellerle yeni bir ülke kurulmaz.
Aynı Korkunun İki Yüzü
AKP ile CHP birbirine benzemediğini sanıyor.
Oysa en çok benzeyenler, en çok kavga edenlerdir.
AKP korkusunu bağırarak gizliyor.
CHP susarak.
AKP gücü seviyor.
CHP devleti.
Ama ikisi de değişimden hoşlanmıyor.
AKP, Kürt sorununda bir tehdit görüyor.
CHP bir risk.
Tehdit de risk de aynı yere çıkar: Yerinden kıpırdamamak.
AKP “ben yaparsam olur” diyor.
CHP “sen yaparsan olmaz.”
Ama ikisi de “nasıl olur?” sorusunu sormuyor.
Biri susturmak istedi.
Diğeri erteledi.
Susturulan da ertelenen de sonunda konuşur.
AKP kaybetmekten korkuyor.
CHP kazanmaktan.
Biri devleti sertleştiriyor, diğeri donduruyor.
Sertleşen de, donan da kırılır.
Ve Kürt sorunu, bu iki korkunun arasında büyümeye devam ediyor.
Son Cümle Türkiye’de sorun,
Kimin iktidar olduğu değil.
Sorun, Kimsenin yürümeye cesaret edememesi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.