Şeyhmus Kaya

Şeyhmus Kaya

“Kaçış İmparatorluğu”

“Kaçış İmparatorluğu”

Bir ülke düşünün ki gençlerinin, bilim insanlarının ve aydınlarının önemli bir kesiminin, huzur ve güveni, başka bir ülkede yaşamakta arasın. Son 20-30 yılda yapılan tüm sosyal araştırmalarda yurtdışına gitmek isteyenlerin oranı neredeyse Avrupa’da ki birçok ülkenin nüfuzundan daha fazla olduğu gerçeği eldeki tüm istatistiklerde karşımıza çıkmaktadır.

2022 yılında yapılan kapsamlı anketlerin birinde(metropol araştırması) yurtdışına gitmek veya okumak isteyenlerin oranı %53’e çıkmıştır. Yaşam kalitesinin düşmesi ve politik atmosferin güven vermediğine dönük veriler ön plana çıkmaktadır. Özellikle muhalif kesimlerde ve bilhassa HDP seçmenin de bu oran %80 in üzerinde çıkmaktadır.

Online PR Servis B2 Press’in Alman merkezli Kondrad-Adenover-Stiftung Derneği’nin beyin göçü araştırmasına göre Türkiye’deki 18-25 yaş arasındaki kişilerin % 73’ü yurt dışında yaşamak istiyor. Beyin göçünden dolayı en çok göç veren 177 ülke arasında Türkiye 132’inci sırada yer aldı. Burada araştırmanın tüm verilerini ortaya koymaktan ziyade önemli olan ülkeden gitmek isteyenlerin esas olarak hangi sebeplerle hareket ettiğidir. Tüm araştırma verileri gelecek ile ilgili kaygıları işaret etmektedir.

Demokratik sistemden hızla uzaklaşan ülkelerde yaşayanlar, kendilerini güvende hissedecekleri arayışlara yönelirler. Baskı rejimlerinde sosyal birlikteliğin zayıflamasından dolayı yaygın anksiyete bozukluğunun etkisiyle, yasal ve yasal olmayan yollardan başka ülkeye, “umut edilen yerlere” kaçışlar söz konusu oluyor. Ortadoğu ülkeleri, özellikle Afganistan, savaş halindeki Suriye en çok kaçışların olduğu yerlerin başında geliyor. Kara kıta Afrika’dan umuda yolculuklar, yıllardır hız kesmeden özellikle, Kongo, Somali, Senegal ve Sudan gibi yoksul ve sömürgeleştirilen bu gibi ülkelerden milyonlarca insan göç etmiş ve göç dalgası her türlü olumsuz koşula rağmen devam etmektedir. Bizim gibi ülkeler, jeopolitik konumdan dolayı mülteci üssüne dönüşmüş durumdadır. Ülke, Avrupa’ya geçişler için köprü gibi kullanılarak, insan tacirlerinin ne yazık ki merkezlerinden biri haline gelmiştir.İstanbul başta olmak üzere bir çok kentimiz adeta mülteci/ göçmen deposuna dönüşmüştür.Şehrimiz Diyarbekir’ de dahi İran üzerinden gelen göçmenleri görmek mümkün.

Kendi ülkelerine göre daha iyi durumda olduklarına inandıkları Türkiye’ye gelerek yerleşen göçmenler, fırsatçılar için ucuz ve sigortasız iş gücü piyasası oluşturdukları için, hem ekonomik hem de politik sıkıntıların oluşması kaçınılmaz hale gelmiştir. İnsani yaşam standartları açısından duruma baktığımızda, ırkı, inancı, cinsiyeti ne olursa olsun herkesin insanca koşullarda yaşama hakkı vardır. Bu durum hem Türkiyeliler hem de gelen mülteci/ göçmenler için de geçerlidir. Uluslararası göçmen ve mülteci yasalarının tam olarak yerinde kullanılması gerekir. Bu konu ayrı bir tartışma konusu olduğundan biz esas konumuza dönecek olursak, Ülkeden” kaçışlar” ister güvenlik , isterse ekonomik yada eğitim için olsun, her geçen yıl daha da artmış olması ve öte yandan da nitelikli beyin göçünün de büyük rakamlara ulaşmış olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, ülke nüfusunun ciddi bir erozyona uğradığının altını çizmek gerekmektedir.

Ülkede ağırlıklı olarak Suriye’den gelen mültecilerin sayısı birçok Avrupa ülkesinin nüfusunu geçmiş durumda. Bu konuda Avrupa’nın uyguladığı politikalar bizim açımızdan pekte sağlıklı olduğu söylenemez. Kendi ülke çıkarlarını temel alarak hareket etmeleri, uluslararası mülteci ve göçmen yasalarını doğrudan olmasa da dolaylı yoldan ihlal ettiklerini görmekteyiz. Bu konuda ülkeyi yönetenler her ne kadar denge politikası güttüklerini belirtmiş olsalar da, birçok ülkeden alınan ekonomik teşvikler bunu çelişkiye düşürmektedir. Göçmeler için ülke bir geçiş üssü olarak kullanıldığından, Avrupa, ülkemizi adeta bir mülteci kampına çevirmiş durumda. Avrupa kendi çıkarına ters düşecek uygulamalar karşısında ülkemize sürekli “aba altından sopa” göstererek yaptırım tehditlerinde bulunmuştur. Yani en kaba tabirle Türkiye’den adeta şunu istemektedirler ”sen milyonlarca mülteciyi tut biz size onları doyuracak desteği vereceğiz” anlayışıyla oyalamakta ve ülkenin uzun vadede sorunlar yaşamasına yol açmaktadırlar. Bu açıdan bakınca ülkesinden çeşitli sebeplerle göç etmek zorunda kalan veya bırakılan nitelikli vatandaşlarını ülkesinde tutamayan iktidar, dışarıdan sürekli göç alan ve adeta eleğe dönen ülke sınırları için gerekli tedbiri almamaktadır. Ülkede milyonlarca mülteci/ göçmen hem Avrupa için hem de ne yazık ki ülkeyi yönetenler için birer politik ve ekonomik silaha dönüştürülmüş durumda. Bu durum hiçbir şekilde uluslararası normlara uymamaktadır.

Ülkedeki yabancı nüfus böyle giderse birçok kentte yerli nüfusu geçme riskini getirecektir. Bu durum hem kültürel hem de demografik yapının değişimine yol açacaktır. Bunun sonucunda ülkede belli düzeylerde çatışmaların gerçekleşmesi kaçınılmaz olacaktır. Nitekim son dönemlerde ırkçı saldırılar ve kutuplaşmalar artmış durumda. Bir çok şehirde gettolaşmaların meydana geldiğin görmek mümkün.

Ülkeyi yönetenler, baskıcı rejim enstrümanlarıyla hareket etmek yerine, demokratik bir anlayışla göçmen/ mülteci sorununu uluslararası hukuk ekseninde çözmelidir. Bunu yaparken iç barışı temel alarak yapmalıdırlar.2023 Mayıs seçimlerinden bu yana ülkeden çeşitli kaygılarla Avrupa’ya gitmek isteyenlerin oranını pasaport ve vize başvurularında görmek mümkün. Ülkenin yarısına yakınının mevcut düzenden razı olmadığı su götürmez bir gerçek. Yönetenlerin bunu dikkate alarak ülkeyi ileriye taşımaları, huzur ve barış ortamını sağlamaya dönük politika ve uygulamaları hayata geçirmeleri en ivedi durumu oluşturmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus Kaya Arşivi