Kürt siyasetinin demokratik dönüşüm sorunları
"Herkes bir şeylerin gerçekleşmesini ister, ama herkes de bir şeyler olabileceği korkusu içinde yaşar."
Öcalan'ın hapishane yıllarındaki okumaları, son çağrısı ve görüşme notları dikkate alındığında, külliyat üretkenliğini koruduğunu ve yeni fikirler sunmaya hazırlandığı görülebilir. İmralı görüşmeleri düzenli devam eder mi etmez mi bilmiyoruz. Fakat ister devam etsin ister etmesin, Öcalan Kürt kamusu tarafından satın alınan kimi tespitlerde bulundu ve bunların üstü artık örtülemez. Bu itibarla Kürt siyasi hareketinin artık erteleme şansı olmayan dönüşümünü yapması şarttır. Bir kere cin şişeden çıktı, geri dönüşü yoktur. Sanırım herkes Kürt siyasi hareketinin uzun yıllardır kimi sorunlar yaşadığını kabul ediyor ve düşünüyor. Birkaç yazımı çağın ve dünyanın nasıl bir değişim yaşadığına, bu değişimin ana dinamiklerini analiz etmeye ayırmıştım. Şimdi de Kürt siyasi hareketinin sorunları üzerine yazmak ihtiyacı doğmuştur. Bir sonraki yazı ise çözüm yolları içerikli olacaktır.
Bir kere şunu bilelim ki, Öcalan'ın son mektubunda yaptığı tespitler henüz kertenkelenin bıraktığı kuyruktur. Şayet görüşmeler devam ederse çok daha kapsamlı analizlerde bulunacağı öngörülebilir.
Fakat Kürt siyasi hareketinin uzun yıllardır hem kendini hem de Kürt toplumsal gelişimini okuma biçimi, hâlâ eski alışkanlıklarla sınırlıdır. Benim bu yazılarla söze girmek istediğim yer de tam burasıdır. Kendimizi ve Kürt toplumsal gelişimini okumakta neden zorlanıyoruz?
Öcalan 2000'lerin başında paradigma değişikliğine gitti. Fakat totalde Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt kamusu bu paradigma değişimini yaşamadı, sadece değişmiş gibi yaptı. Açık konuşursak, gerçek manada yeni paradigma ile pek de ilgilenmedi, paradigmayı politikanın aracı haline getirip daha çok sonuçlara odaklandı. Tam 25 yıl böyle geçti. Böyle olunca yeni paradigmanın teorik, politik, sosyal, kültürel değerleri ve araçları oluşturulamadı. Aksine Öcalan'ın önerdiği araçlar tersyüz edilerek eski zihniyet ve politikaların birer aracı haline getirildi. Demokratik özne yeni paradigmanın ana dinamiği olmasına rağmen, Kürt siyaset ve kamu sınıfı büyük bir zihinsel ve düşünsel tembellik ve atalet içinde kalmıştır. Bu 25 yıl boyunca Kürt Özgürlük Hareketi devlete yönelik büyük bir demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürüttü. Fakat bu dönüşümün bir ayağı da kendi içine dönük olmak zorundaydı. Yani bir bütün olarak Kürt hareketinin yeni paradigmaya göre demokratik dönüşümü. Devleti demokratikleştirme mücadelesi içine gömülen Kürt hareketi kendi dönüşümünü hep ıskaladı. KÖH Kürt toplumu içinde devlete karşı büyük bir demokratik mücadele kültürü yaratırken elbette bu yaratım eşzamanlı olarak Kürtler'de birey ve toplum iradesi ortaya çıkardı. İşte tam bu noktada Kürt hareketi büyük bir sorun yaşamaktadır. Kendi yarattığı demokratik Kürt iradesini taşımakta, onu kapsamakta ve ona yanıt olmakta zorlanmaktadır. Bu geniş demokratik iradeyi eskinin alışkanlığı olan otoriter eğilimlerle karşılamaya çalışmaktadır.
Her ne kadar paradigma değişikliği yaşadık desek de hâlâ Kürt siyasi hareketini ve sosyolojisini Newtonian mantıkla okumaya devam ediyoruz. Bu okuma bütün düşünme, siyaset yapma biçimlerimizi etkilediği gibi sürekli bir tekrara sebep oluyor. Örneğin 15-20 yıl öncesine kadar Kürt toplumunu statik ve hiyerarşik kategorilerle analiz edebiliyorduk. İşte sınıf, meslek grupları, kentli köylü vb. Fakat bugün bu yolla yapacağımız analizler kısa sürede dijital küresel çağın çöplüğüne gitmekten kurtulamaz. Her şey değişip dönüşürken, Kürt siyasi hareketi hâlâ eski kavramlarla siyaseti, toplumu ve zamanı anlayıp tasvir etmeye çalışıyor. Klasik fiziğin araçlarından kopamayan siyaset ve Kürt toplum okumaları düşünce ve eylem dünyasını kuraklaştırdığı gibi, olan biteni anlama ve dönüştürme gücünü elinden almaktadır. Kürt entelektüel ve siyasal dünyası 19. hatta 18.yüzyılın nostaljisine kapılmış, sanki sol ve sağ arasındaki ilkel tartışma dünyanın yeni sarsıntılarıyla aşılmamış gibi, vadesi dolmuş polemikleri ve düşüncedeki klâsik düalizmi sürdürüyorlar. Ya bir günah çıkarma olarak ya da kaybedilmiş bir altın çağı hatırlamak adına geçmiş deneyimleri sürekli kutsallaştırmakla ilgileniyorlar. Bu nostaljiye gömülme hâlinin, şekillenen gerçekliği ve gelmekte olanı anlamaya en ufak bir faydası yoktur. Bu yüzden Kürt siyaset sınıfı, aydınları ve sermayesi gelmekte olan yeni Kürt toplumsallığını anlamakta ve karşılamakta çaresiz kalıyor, toplumun gerisine düşüyor ve sosyolojiyi bastırma, boğma eğilimi gösteriyor. Yani paradigmayı gerçek manada değiştirmemek Kürt siyasi hareketinin son 15 yıldaki en temel problemi olarak varlığını korudu.
Buna bağlı olarak ne yazık ki uzun zamandır eski alışkanlıklarla yeni yolumuzdan saptırılmış ve ezber davranışlarla büyük kurbanlar vermiş durumdayız. Meselenin silahlı mücadeleden demokratik siyasete havale edilmesiyle yeni bir siyaset zamanına geçilmiş, yeni bir düşünce yöntemi açığa çıkmış olmalıydı. Ağustos 84'ten, yani şiddetli çatışmaların başlangıcından itibaren ki planların, önerilerin, sistemlerin ve diğer şeylerin hepsi geçmişin almanaklarıydı. O gün için doğru olsa da artık faydasızdı ve yerlerini başkalarının alması gerekiyordu. Fakat böyle olmadı. Son 20 yıllık gerçek durum şöyle izah edilebilir: uzun ve parlak geçmişi, O'nu yeni bir varoluş safhasına getirmiş; ancak aynı zamanda geçmişin kalıntısı olan düşünceler, kurumlar, yapılar tıkanmış ve büyümenin önünde birer engel haline gelmiş. Kendi kapasitesi arttığı halde, kendisini eski bir organizasyon içinde kısıtlı ve kuşatılmış olarak bırakmıştır. Siyasette ve toplumsal mücadelede uzun yıllardır bir tıkanma var. Bir tür durgunluk, artık kendini aşamayan ve giderek daha fazla tekrarlayarak, kendi üstüne kapanan bir şey var. Diğer yandan tüm bu tekrara rağmen bir kitlesel büyüme de düzenli olarak gerçekleşti. Zaten bu bilimseldir. Nerede tıkanma varsa orada metastaz (çoğalma, yayılma) vardır. Canlı bir biçimin düzensizleştiği yerde, genetik bir kuralın artık işlemediği bir yerde (kanserdeki gibi) hücreler düzensizlik içinde hızla çoğalmaya koyuluyorlar. Kürt siyasi hareketinin yaşadığı tekrara rağmen kitlesel büyüme bu şekilde okunabilir.
Kendini aşamayan her politik hareket gibi Kürt siyasi hareketi de bu koşullar altında, her şeyi dondurma çabası, geçmişin korunması adına kımıldayan her şeyi aforoz etme gayreti içine girdi. Aslında bu kendi yarattığı devasa Kürt enerjisi ile, Kürt sosyolojisindeki değişimle ve demokratik mantıkla kavgaya girmekti. Öyle olunca toplum değil, parti esas oldu. "Her şey parti için, partinin dışında hiçbir şey, partiye karşı hiçbir şey" mantığı hâkim oldu. Dolayısıyla Kürt siyasi hareketinin demokratikleşmesine asıl saldırı ve tehdit dışarıdan değil, içerideki bu mantıktan geldi. Vadettiği demokrasinin ve özgürlüğün zıddını bizzat kendi pratik ve hareketleriyle üretmeye devam ederek Kürtler ‘in daha geniş kesimlerinin güvenlerinin sarsılmasına kuvvetle katkıda bulundu. İskelet (parti-siyaset) onu çevreleyen eti (toplum) yemeye başladı. Onu çevreleyen toplumu yiyen siyaset bir süre sonra kansız kaldı. Kan akışı kesilince de dinamik olmaktan çıkarak durağanlaşan bir siyasete döndü. Uzun sözün kısası, yükselmiş, çeşitlenmiş, dinamik bir Kürt toplum dünyasına karşı kuruyan bir politik dünya söz konusudur. Bu yüzden Kürtlerde uzun süredir aslında politika işleri bir anlamda boş bir stadyumda (temsiliyetin boş biçimi) cereyan ediyor, gerçek seyirci (halk) bu stadyumun dışındadır. Güven duyulmayacak çıkarcı insanlar, göremeyen zayıf insanlar, görmeyen önyargılı insanlar ve sömürgecinin dünyasından hak ettiğinden daha büyük beklentileri olan kişiler Kürt siyasi hareketinin içini doldurdular ve bu dört insan çeşidi 20 yıldır yapmamız gereken demokratik dönüşümün gerçekleşmesinin önündeki kesimlerdir.
Bu üç ana konu Kürt siyasi hareketinde iltihaplanmaya devam eden yaralar açmıştır. Yetenek ve birikimin yerini ideolojik doğruculuk aldı. Dürüstlük, şeffaflık, fedakârlık, yaratıcılık geçer akçe olmaktan çıktı. Öngörü ve ileri görüşlülük tehlikeli görülüp yargılanan özellikler oldu. Düşünce kalıplaştı ve basiretsiz bir hâl aldı, inanç görüntüden ibaret oldu. Siyaset belli konfor alanları oluşturdu ve kimse o konfor alanlarından çıkmayı düşünmüyor. Siyaset ve toplumsal mücadele sistemi kapalı seçkinler topluluğuna dönüşerek, olanakların ancak siyasi hareketin kadrolarının emrinde olduğu bir topluluk ortaya çıkardı, ki bu nüfusun yüzde biri bile değildir. Yetkililerin elinde bulunan takdir yetkisi, kaçınılmaz biçimde yozlaşmaya yol açtı. Yetki ve imkânların çoğu kişisel ilişkilere bağlı hale geldi. Demokratik dönüşüme karşı, statüko içinde edinilmiş menfaatlere sahip, kemikleşmiş bir ayrıcalıklı sınıfın direnişi söz konusudur. Bir zamanlar devrimin araçlarından biri olan siyaset kurumu çok karmaşık bir sistem içinde, yaptığı işi anlamayan, işlevsiz bir gözlemci kurum haline geldi. Teorik olarak ulusal doğrultuyu sağlama sorumluluğu taşıyan öncüler, ayrıcalıklı bir "memur" sınıfına dönüşerek kendi mevkilerini korumaya odaklandı. Tarif etmeye çalıştığım bu büyük bürokratik izolasyonu ortadan kaldırmadan demokratik dönüşüm gerçekleştirilemez.
Sonuç olarak: değişimi görmeyi kabul etmeyip, değişimi inkâr edemez, "ben 20 yıl önceki insanım, toplumum, partiyim, derneğim, basınım, kadınım, gencim ve aynı şeyleri yapacağım" diyemeyiz. 20.yüzyılın ansiklopedik bilgileriyle buraya kadar. Eski kavramlar nüfusun büyük çoğunluğu tarafından 20.yüzyılın ideolojik kodları olarak kayıt altına alınmış, sadece nostaljisinin henüz alıcısı olan bir tarihtir artık. Tarihin ayıklayıcı gücü Kürtler için de içten içe işlemektedir. Her şey öylesine bir hızla, ritimle cereyan etmektedir ki, kimse tedbir dahi alamamaktadır. Her şeyin her an değiştiği, gelişmelerin sayısız iniş çıkışlarla örüldüğü, çağların değişim hızının bile minimum düzeye indiği bir dünyada belki de en önemli şey değişimi belirleyen ve değişkene göre kalıcı özellikler taşıyan öğeleri saptayabilmektir. Bugün hâlâ genç sayılabilecek Kürt hareketi, biraz yaşlanmıştır, artık bagajı olmayan bir yolcu değildir. Geçmiş onun da sırtına binmeye başlamıştır. Bir tarihe ulaşmıştır. İnsanların krizleri gibi, halkların ve onların mücadelelerinin krizleri de her şey olup bitene kadar tam anlamıyla anlaşılamaz elbette. Fakat Kürt siyasi hareketi bugün artık kendini yargılama gücüne, tarihine, insan kaynağına ve özgüvene sahiptir. Bunu yaparak kendi krizini atlatma noktasına ulaşmak durumundadır ve bu şart devletin yeni süreci olumlu yönde sürdürüp sürdürmeyeceğinden bağımsızdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.