Portre: Kürt siyasetinin en çok tanınan ama en az ‘bilinen’ isimlerinden ‘Salim Ensarioğlu’
Eski Devlet bakanı, 1990’lı yıllarda DYP’de genel başkan yardımcılığı ve milletvekilliği yapmış, daha sonra 2015’te AK Parti’de vekil adayı olmuş, İYİ Parti’nin kuruluş sürecinde yer alıp genel başkan yardımcılığı ve İstanbul milletvekilliği sonrasında partisinden istifa edip bir müddet bağımsız kalıp AK Parti’ye geçmiş bölgenin önemli isimlerinden biri.
Yukarıda siyasi CV’sine dair ifade ettiklerimiz kendisini tanıyan herkesin vakıf olabileceği bilgiler. Ancak kendisini araştıranların şaşkınlıkla bakakaldığı cesur çıkışları, bugünkü yazımızın konusu. Modern siyasetin halkla ilişkileri sadece hitabet ve esnek güç ilişkilerine indirdiği zamanlarda, geleneksel siyasetin değer eksenli ve halkı özne gören isimlerinden Salim Ensarioğlu’nu yakın mercekte incelemek gerekir. Siyasal kültürün radikal bir şekilde değiştiği ve aldatma sanatının en sistematik hal aldığı bu alanda elbette ‘şeffaf ve dürüst’ kalmak kolay değil. Salim bey, güç ile ilişkilenmesini sürekli yakın ve uzak çevresine hizmet odaklı tasarladığını ve siyasi sicilinde şahsi çıkarları için yönelimlerinin olmadığını her daim ifade ediyor. Birçok siyasi üzerine çeşitli olumsuz anlatılar olmasına rağmen 50 yılını siyasete vermiş olan Ensarioğlu hakkında sürekli karakterine dönük her kesimden övgü duyuluyor. İlkelerinin ve değerlerinin siyasetin de üzerinde olduğunu her platrofmda dile getiren Ensarioğlu’nun meclisteki ilk günü dahi bunu doğrular nitelikte. Tarih 6 Kasım 1991. Kürt siyasetinin sembol isimlerinden Leyla Zana, meclis kürsüsünden Kürtçe yemini söylerken meclis sıralarından yükselen tepkiler hakaret düzeyine varmıştı. DYP sıralarında da aynı durum söz konusuydu. Ancak biri hariç. Milletvekilliğinin ilk günündeki, Salim Ensarioğlu. Partidaş olduğu vekillerin hakaretlerine müdahale eden Ensarioğlu, ‘Zana benim bacımdır, haddinizi bilerek konuşacaksınız. Tepki farklı bir şey hakaret farklı bir şey.’ diyerek tavrını ortaya koymuş, Zana’ya fiziki saldırı girişiminde kendisine bariyer olmuştur. Daha ilk günden sıra dışı bir vekillik icra edeceğini kamuoyuna göstermiştir. Elbette buna paralel durumlarda da Ensarioğlu’nun yine ağırlığını koyduğunu görüyoruz. Bunlardan biri de; 90’lı yıllarda Diyarbakır baro başkanlarından biri JİTEM’in hedefine oturmuş ve dönemin bakanlarından Ensarioğlu’na bunu iletmişti. Ensarioğlu, Ankara ve Diyarbakır’ın güvenlik bürokrasisini ayağa kaldırmış baro başkanının başına bir şey gelmesinin önüne geçmesinde ciddi bir pay sahibi olmuştu. O yılların karanlığında, Ensarioğlu’nun dik ve cesur duruşu halkta büyük bir takdir topluyordu. Ensarioğlu’nun bölgedeki algısı da oldukça ilginç, zira siyasi hizipleşmenin kanlı olduğu Kürt coğrafyasında Ak Parti, DEM Parti, Hüda par ve diğer partilere yakın olanlar onun şahsına ciddi bir saygı duymaktalar. ‘Salim bey nüfuz ettiği ölçüde herkese yardımcı oluyor’ yaklaşımını 90’lı yılları gören herkes ifade ediyor. Bölgede neredeyse her kesimde saygı uyandıran ender isimlerden. Bu bakiyesinden dolayı Kürt sorununun çözümünde rol alabilecek önemli bir siyasi ve toplumsal figür.
Ensarioğlu ailesi 1950’li yıllardan itibaren siyasetin içerisinde bir ağırlığa sahip. Salim bey’in babası Şeyh Abdurrezak Ensarioğlu, bölgede ciddi bir sempatizan kitlesine sahipti. Ailenin siyasallaşması , Şeyh’in Piran’ın (Dicle) ileri gelen ailelerinden ‘Ahmed Ağa’ ailesinin kızıyla( Zekiye Hanım) evlenmesi olarak görülebilir. Zira aile, uzun yıllar boyunca Dicle ve civarının siyasi otoritesiydi. Ailenin siyasi kültürü , Baba Abdurrezzak Ensarioğlu’nun dini kimliğine bir de politik bir kimlik eklemiştir. Salim Ensarioğlu’nun baba tarafının dini kimliği baskın iken anne tarafının siyasi kimliğinin baskın oluşu kendi gelişiminde ciddi bir rol sahibiydi. Salim Ensarioğlu bundan dolayı hem dini hem de politik terbiye ile büyümüş. Ayrıca Barzaniler ve Menderes ile güçlü dostlukları olan baba Abdurrezak Ensarioğlu, 60 darbesinden sonra sürgün edilmiş ve sivas kampında kalmıştır. Bu süre zarfında henüz küçük yaşlarında üç yıl boyunca Salim Ensarioğlu sürgün hayatı yaşamıştır. Siyasi hayatının belki de mihenk taşına dönüşen bu sürgün yılları, gelişiminde büyük bir rol oynamıştır.
Kendisini ‘merkez politikacısı’ olarak tarif eden Ensarioğlu, kapsayıcı olmanın ‘halk adına siyasetin değil halk siyasetinin’ kendisi olduğunu belirtiyor. Ensarioğlu, yakın siyasi tarihimizde alışılmışın dışında bir siyasi tarz ortaya koymuş ve risk ikliminin olduğu dönemlerde sorumluluk almaktan geri durmamıştır. Bunlardan en bilinenleri paylaşırsak;
-Kürtçe yayın için 90’lı yıllarda girişimlerde bulunmuş ve bunu o yıllarda sürekli dile getirmiştir. Nitekim daha sonra TRT Kurdi ile bu gerçekleşince kıyametin kopmadığı görülmüştür.
-1996 yılında MGK tarafından Kürt nüfusunun önüne geçilmesi için hazırlanan raporu bakanlar kurulunda veto etmiş ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir MGK kararını iade ettirerek o dönemlerde askeri hegemonyaya meydan okumuştur. Sonrasında çeşitli karanlık odaklardan tehdit aldığını söyleyen Ensarioğlu, Antalya’da susurluk benzeri bir trafik kazasından birkaç ay komada kalmasına rağmen sağ kurtulmuştur. Türk İntikam Tugayı’nın Akın Birdal’dan sonraki hedefi olduğu kamuoyuna yansımış ve Ecevit , kendisi komadan uyanınca ‘ Salim sen bir suikastten kurtuldun’ diye ifade etmiştir.
-28 Şubat döneminde Başörtüsünü yasaklayan Çevik Bir’lerin meşhur andıcında listede olan Ensarioğlu, ‘Baş örtüsü Allah’ın Emridir’ dediği için darbecilerin hedefine oturmuştur.
-Öcalan yakalandıktan sonra; kendi partisi olan DYP’nin idama kanunun kaldırılmasına destek vermesini sağlamış bunun için partide büyük bir krize neden olmuştur. İdam’ı savunan parti yönetimindekilerine böyle olursa bölgedeki tüm teşkilatlarla istifa edeceğini bildirmiştir ve sonuç almıştır. Öcalan’ı idam etmenin çözüm olmayacağını savunmuştur.
-İlk çözüm sürecinde Öcalan Televizyon’a çıkıp kendisi çağrı yapsın dediği için linçe uğramış ve yıllar sonra kendisini haklı çıkaran durumlar gündeme gelmiştir.
-Yakın tarihte Şeyh Said tartışmalarından dolayı ‘Şeyh Said de Seyid Rıza da Beddiüzaman Said Nursi de bizim değerimizdir’ diyerek İYİ Parti’den istifa etmiştir.
Salim Ensarioğlu’nun siyasi hayatındaki bu keskin çıkışları ve aldığı cesur sorumluluklar, hali hazırda yürüyen süreçte rol alacağı beklentisini kamuoyunda yaratıyor. Rol alır mı bilemeyiz ancak Kürt siyasetinde kendisine münhasır yarattığı bu siyasi profil elbette siyasete dair insanların umut taşımasına vesile oluyor. ‘Bölgenin abisi’ olarak görülen Salim Ensarioğlu’nun AK Parti’ye geçişi kamuoyunda ciddi bir heyecan yarattı. Zira ilke ve değer odaklı siyasilerin makamlar için değil şahsi imajları için politika icra etmelerine dair Salim bey önemli bir ilham kaynağı. Şahsi ilke,değer ve imaj diyoruz çünkü Ensarioğlu’na MGK kararına karşı tüm tehditlere rağmen karşı duruşuna dair sorduğumuz soruya verdiği cevapla bitirelim. ‘Ben vefat edince benim cenazem Edirne’ye gitmeyecek, Diyarbakır Dicle’ye gidecek. Ben arkamdan bizi makam için sattı dedirtmem. ’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.