Fırat Aygen

Fırat Aygen

Günümüzde Siyaset’in Politika üretememesi sorunu

Günümüzde Siyaset’in Politika üretememesi sorunu

Elbette oldukça kapsamlı bir başlık ve birçok karmaşık nedenleri olan büyük bir sorun ile karşı karşıyayız. Gücün merkezi fenomenleri olan siyaset ve ekonominin toplumsal organizasyonlardaki dağılım biçimi, gücün dağılımının ana parametreleri olarak görülür. Güç denen çatı fenomen ile siyasi hareketlerin ilişkilenme biçimi, dönemsel iklimlerin izdüşümlerinin eseri. Bu yazıda insanlık tarihi ile eşanlı olan siyaset tarihini elbette irdeleyecek bir metin sınırsızlığımız yok. 20.Yy ile 21 Yy. arasındaki siyasal akışa kısaca bakmaya çalışacağız.

İnsanlık tarihinin ‘toplumsal tasarım’ savaşlarının en çok yoğunlaştığı ve bu sebepten dolayı en çok kanın döküldüğü yüzyıl, 20.Yy. İki dünya savaşı gören bu yüzyılda siyaset, toplumsal dinamikleri esas alarak pozisyonlanıp çeşitli politikalar üretti. Sosyalizm, Nazizim, Faşizm, Liberalizm, Maoizm gibi tasarımlara sahne olan bu yüzyılda, siyasetin temel mottosu ‘toplumsal tasarım’. Öyle ki ‘her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği’ pasajının bir 20. Yy şairi olan Turgut Uyar’dan çıkması bile bir tesadüf değil. Her şeyi düzeltme motivasyonlu teorilerine sahne olan bu yüzyıl politik yaratıcılığın zirvesini insanlığa yaşattı. Paramiliter yapılanmalardan tutun da psikanalitik destekle toplumsal manipülasyonlara kadar bütün siyasi hareketlerde tam kapasiteli bir üretim gördük. Pierre Bourdieu’nın gücün dört temel kolonu olarak tarif ettiği; ekonomik sermaye, sosyal sermaye, entelektüel sermaye ve kültürel sermaye neredeyse tüm siyasi hareketlerin politika üretme mekanizmalarının dayanağıydı. Çıldırmış olmalılar ki toplumsal tasarımları, Althusser’in ifade ettiği üzere; Baskı ve İdeolojik aygıtları tümüyle organize ederek milyonluk halkları kendi öz kimliklerine yabancılaştırmaya inandılar. Bu bir çılgınlık hâli. Ama yine de politik bir yaratıcılık. Politika üretmenin iyi ya da kötü toplumsal tasarımlara ve tasavvurlara vesile olduğu bir çağın sonunu en esnek teori olan Liberalizm getirdi. Diğer tasarım tutkunu hareketlere karşın Liberalizm daha esnek ilişkileri önerdi ve sovyet çöküşü sonrasında önünde rakip kalmadı. Daha önce teknokrasinin siyasal ölçekleri belirlediği yüzyıl, yerini müteahhitlerin siyasal ölçeklere belirlediği bir yüzyıla bıraktı. Teknokrasinin Devletlerin uzuvlarını mikro alanlara dahi nüfuz ettirdiği bir çağ bitti. Bu biten çağda nüfus planlamalarından toprak reformlarına kadar teknokratik bir planlama ile toplumsal tasarım ölçüleri işleniyordu. Bu direniş hareketleri için de geçerliydi. Direniş hareketlerinin muhalefet biçimi enformasyonun belki de en yaratıcı biçimiydi. Ancak Liberal zaferden sonra politik zekanın yüzyılı olan 20.Yy sona erdi. Müteahhitlerin, siyasal alanı domine etmesi ve Trump’ın dahi bu meslek grubuna dahil olması tesadüf değil. Siyasal alanının merkezinde güce ulaşma motivasyonu bir toplumsal tasarıma dayanmıyor, zenginleşmeye dayanıyor. Siyaset ’in ticarete fatura kestiği ve onu sadece çalışmaların finansörü gördüğü yüzyıldan, ticaretin her şeyi tayin ettiği ve siyaseti sadece noter gördüğü bir yüzyıldayız. Bu yüzden politika üretiminde artık sosyal bilimlere dahi ihtiyaç bir marketing minvalinde görülüyor. Ticari alanın siyasal alanı domine etmesi politikasızlık ile sonuçlanıyor. 20. yy’da tasarım katılıklarının nefes aldırmaması liberalizmi zafere götürmüştü, bugün ise liberal çılgınlık toplumsal dinamikleri fazlasıyla ihmal ederek kendini imha etmenin startını veriyor. Yeni teknokratların Müteahhitler olduğu bu çağda toplumsal ihmal, siyasetin politik zayıflığına vesile oluyor. Politik üretimin sadece daha fazla borsa manipülasyonu ve pazar konsolidasyonuna indirgenmesi, bir sonun başlangıcı. Bir dönem, Hindistan pazarına girmek isteyen Fransız şirketlerin kendi sosyologlarından toplumsal tahliller istemesi ve buna dönük ürün stratejisi bir politik üretimdi. Ama bugün Fransız şirketler Hindistan pazarına muhtemelen Yeni Delhi’deki bürokratlara pay vererek giriyordur. İşte tam da bunun adı, 21. yy.

Siyasetin politik basiretsizliği hem iktidar hem muhalefet hareketlerinin kronik sorunu. Önce askerin vesayetini bitirirken ‘senin işin siyaset değil cephede halkı korumak’ diyenlerin, iş adamlarına da ‘senin işin siyaset değil git ihale ettiğimiz binayı düzgün yap halkı depremden koru’ diyemiyoruz çünkü tüm dünya siyaseti ticari vesayet altında.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fırat Aygen Arşivi