Biraz empati, biraz da hoşgörü gerek
On binlerce yıllık tarihi ile Anadolu topraklarındaki en kadim şehirlerin başında gelen Diyarbakır; son yıllarda yaşadığı hızlı kentleşmenin beraberinde getirdiği olumsuz sonuçlardan da payına düşeni almakta. Bunların başında suç oranlarındaki artış, trafik sorunları ve elbette ki stres gelmekte. Bir de insanın insana yabancılaşması elbette…
Diyarbakır’da da özellikle trafik, önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Trafikteki tahammül ve hatta kurallara uyma, diğer sürücülerin haklarına saygı oldukça azalmış. Şehir merkezinde otopark sorunu da ha keza yine büyük bir sorun!
Şehir merkezi demişken, Dağkapı’dan söz etmeden geçmek istemiyorum.
Dağkapı’dan başlayıp Suriçi’nin tarih kokan atmosferi ile adeta zaman içinde bir yolculuğa çıkmak isteyen birçok vatandaş, maalesef park yeri bulmakta oldukça zorlanıyor.
Cadde kenarlarındaki geçici park için ayrılan yerler, esnafların tekelindeymiş gibi işgal edilmiş. Maalesef Dağkapı esnafı sadece kaldırımları işgal etmekle kalmıyor, cadde üstüne de çeşitli metalar koyarak vatandaşların park etme hakkını resmen gasp ediyorlar. Oysa bu caddeler, tüm vatandaşlarımızın kullanımına açık.
Üstelik tüm bu olan bitenler, orada görev yapan Belediye Zabıtalarının gözü önünde cereyan ediyor. Hadi, seyyar satıcılara “ekmek parası kazandıkları için” dokunma. Ama kaldırımın ve cadde kenarlarının esnaflar tarafından işgaline niçin seyirci kalıyorsunuz? Zabıta demişken; Cumartesi ve Pazar günleri trafiğe kapalı olan caddenin girişinde görev yapanlara da sesleniyorum: Engelli vatandaşların kartlarını gösterdikleri halde araçlarıyla bu caddeye geçişlerine izin vermeyen zabıtalar, adeta eş dost tanıdık kayırması yapar gibi, işine gelenin geçişine izin veriyor. Adaletse, herkese adalet! Yasaksa, herkese yasak! Görevinizi tam ve eksiksiz, layıkıyla yerine getirin lütfen!
Dedim ya, tahammül yok hakka saygı yok ve her şeyden önemlisi empati yok! Tabi ki tüm esnafı aynı kefeye koymak yanlış. Fakat bir tane kötü örnek bile, Dağkapı esnafının saygın adına çok büyük zarar vermekte. Bir an önce bu soruna çare bulunmalı.
O anlayışsız esnafın ortaya koyduğu bu davranış biçimi, benim nazarımda “Engelli Park Yerine” park eden fırsatçı ve kendini açıkgöz zannedenlerle aynı hatta hiçbir farkı yok!
Diyarbakır’daki tüm AVM’lerde Engelli Park yerleri var var ama bunlarda çoğu zaman düşüncesiz anlayışsız fırsatçı kişilerce işgal edilmekte. Örneğin isim veriyorum; CEYLAN AVM. Buradaki Engelli Park yeri olarak ayrılan alanda zaten az sayıda olan park yerleri hep sapasağlam kişilerce işgal altında.
Sadece park yerleri değil, Engelli WC’ler bile aynı durumda.
Bence tüm bunları çözüme kavuşturmak o kadar da zor olmasa gerek.
Örneğin, Engelli WC’lere Kartlı Sistem benzeri bir uygulama getirilip, sadece Engelli vatandaşlarımızın kullanımına rahatlıkla tahsis edebiliriz.
Park yerlerinde ise, hiç kimseye herhangi bir ayrıcalık tanımadan tüm engelli vatandaşlarımızın hakları titizlikle korunmalıdır.
Biz ne zaman vicdanımızı yitirdik? Ne zaman bu denli umursamaz olduk?
Böylesine kadim bir şehirde tüm vatandaşlarımızın haklarını gözeterek kentleşmek ve kentsel yaşama uyum sağlamak o kadar da zor olmasa gerek.
Âdem ile Havva’yı besleyen, kurtların kuzuları kuşların barınağı, balıkların yuvası, ilk kentlerin kurulduğu, ilk buğday ilk arpa ve ilk mercimeğin filizlendiği ve hatta ilk ceylan ve tavşanın avlandığı, ilk kanın döküldüğü ve ilk yerleşik hayatların yaşandığı bu topraklar; günümüzde de yöre insanının mertliği ve dürüstlüğü ile de anılır. İstese elbette bütün bu olumsuzlukların üstesinden de rahatlıkla gelebilir. İhtiyacımız olan sadece; BİRAZ EMPATİ BİRAZ DA HOŞGÖRÜ… NE DEMİŞTİ MEVLANA:
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Haftaya görüşmek üzere….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.