Diyarbakır’da kadın ve trafik
“Trafik sadece direksiyon başında değil, toplumsal bilinçte de çözülmeli.”
Diyarbakır’ın trafik sorunu yıllardır çözülemiyor. Her geçen gün artan araç sayısı, bozuk yollar, düzensiz kavşaklar ve kurallara uymayan sürücüler şehrin trafiğini içinden çıkılmaz bir hâle getiriyor.
Korna sesleri, sabırsızlık ve gerginlik arasında sıkışıp kalan insanlar, her gün aynı tabloyla karşı karşıya kalıyor.
Ama bu yoğunluğun içinde pek fark edilmeyen bir gerçek var: Kadınlar ve trafikte yaşadıkları zorluklar.
Hayatın her alanında daha fazla yük taşıyan kadınlar, direksiyon başında da aynı yükün altındalar. Sabah erkenden kalkıp çocuklarını okula yetiştirmek, işe gitmek, alışveriş yapmak, yaşlı bir yakınına bakmak…
Bütün bunların arasında kadınlar için araba bir lüks değil; çoğu zaman bir mecburiyet hâline geliyor. Direksiyon başında geçen saatler, kadınların hayat mücadelesinin sessiz bir parçası aslında.
Ne var ki, kadın sürücüler trafikte çoğu zaman önyargı, sabırsızlık ve saygısızlıkla karşılaşıyor. Kornalarla, alaycı bakışlarla ya da küçümseyici sözlerle...
Bazı erkek sürücüler, kadın bir sürücü gördüklerinde hemen kornaya basıp “Kadınlara ehliyet verilmemeli!” diyebiliyor.
Bu, maalesef ataerkil toplumun trafikteki yansımasından başka bir şey değil.
Oysa gerçek şu: Kadınlar trafikte genellikle daha sabırlı, dikkatli ve temkinli araç kullanıyorlar. Kazalara karışma oranları erkeklere göre daha düşük. Çünkü kadınlar hız yapma, risk alma veya “ben bilirim” tavrına kapılmak yerine, kurallara ve güvenliğe öncelik veriyorlar.
Ama buna rağmen, “kadın sürücü” olmak hâlâ sabır sınavı gibi.
Kadınların direksiyon başındaki varlığı, aslında bir özgürlük göstergesidir.
Bir kadının arabasıyla dışarı çıkabilmesi, kendi işini görebilmesi, kimseye bağımlı olmadan hareket edebilmesi başlı başına bir güçtür.
Ne yazık ki bu güç, çoğu zaman trafikte baskılanıyor; kornalarla, kötü sözlerle, hatta bazen tacizle...
Bir erkek sürücünün unutmaması gerekir: O direksiyon başındaki kadın, belki kendi annesi, eşi ya da kız kardeşi gibi birisidir.
Kadınlara alan açmak, saygı göstermek sadece bir nezaket değil; insanlık sorumluluğudur.
Trafikte kadınlara yer açmak, bir erkeğin gücünü değil, olgunluğunu gösterir.
Çünkü kadın; annedir, eştir, kardeştir, hayattır, dildir, ailedeki ilk öğretmendir.
Erkekler unutmamalıdır: Onları doğuran bir kadındır.
Lütfen kadınlara saygı gösterin, attıkları her adımda onları destekleyin ve başarılarını görmezden gelmeyin.
Yayalara Saygı da Trafiğin Parçasıdır
Diyarbakır’da yalnızca kadın sürücüler değil, yayalar da zor durumda.
Yaya geçidinde duran sürücü bulmak neredeyse imkânsız. Korna çalıp yol isteyen, yaya geçidini “öncelik hakkı” değil de “engel” gören sürücüler, trafiği yalnızca araçların hâkim olduğu bir alan sanıyor.
Oysa trafik, sadece arabaların değil; insanların ortak yaşam alanıdır.
Bir şehirde insanların yaya geçidinde güvenle yürüyebilmesi, sürücülerin sabırla bekleyebilmesi ve kimsenin kimseye üstünlük taslamadığı bir düzenin olması medeniyetin ölçüsüdür.
Trafikte saygı, sabır ve empati olmadan hiçbir düzen kalıcı olmaz.
Diyarbakır gibi hızla büyüyen şehirlerde trafik yalnızca bir ulaşım sorunu değil; bir toplum aynasıdır.
Direksiyon başındaki sabır, kornadaki öfke, yol verme konusundaki davranış… Hepsi toplumun kültürünü, saygı düzeyini ve bilinç seviyesini gösterir.
Artık şehrimizin sadece yollarını değil, trafik bilincini de onarma zamanı geldi.
Kadınların, çocukların, yaşlıların ve tüm sürücülerin kendini güvende hissedeceği bir trafik kültürünü birlikte oluşturabiliriz.
Çünkü trafik sadece araçların değil, hayatın akışının da bir parçasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.