Mahmut Bilgin

Mahmut Bilgin

31 Mart seçimlerine dair

31 Mart seçimlerine dair

Türk siyaseti son yıllarda içine girdiği iki hegemonik parti sistemine sert bir geçiş yapmıştır artık. Bunu en başta söyleyerek kartlarımızı daha baştan masaya açmış olduk. Bir yandan pragmatist İslamcı Türk sağı, diğer yandan Kemalist Türk solu. Bundan sonra görünen o ki uzun yıllar Türk siyasetinde bu çizgiler üzerinden yürüyen iki parti hegemonyası politik dil dünyasına hakim olacak. öte yandan Türk milliyetçiliği ve onun partisi erimeyecek elbette, fakat hegemonik bir parti olamayacak. Bu iki partili sistemin orta yerinde Kürt siyaseti varlığını sürdürecek. Bu seçimler son 8-10 yıldır toplumsal karşılıklarıyla orantısız çeneleri nedeniyle medya denen batakta gerçek boyları pek görülemeyen boşboğaz aktörleri sildi atarak Türk siyasetinde bir aktör sadeleşmesine yol açtı. Sağından soluna, İslamcısından milliyetçisine ne kadar yavan çalçene aktör varsa hepsini sildi. Sağda Deva, Gelecek, Saadet, İyi Parti, Zafer Partisi; solda Tip, Emep, Sol Parti, SYKP, Komünist Parti, TKH ve Kürt siyasetine iltihak etmiş devrimci demokrasinin eski kadroları. Sağından soluna kadar Türk siyasetinde bu aktörlerin pek de bir anlamlarının olmadığı tescillenmiş oldu. Aynı şekilde Kürt siyasetinde de benzer bir durum söz konusu. Hak-Par, PSK, PDK-T, PAK vb aktörler uzun yıllardır bölük pörçük ve işlevsiz bir şekilde varlıklarını sürdürüyorlardı. Bunların da siyasette ve toplumda çalçenelik dışında pek bir anlam ifade etmedikleri tescillenmiş oldu. Demem o ki; 31 Mart yerel seçimleri Türk ve Kürt siyasetinde bir aktör sadeleşmesi ortaya çıkarması bakımından olumlu bir sonuca ulaşmıştır.

31 mart seçimleri şunu göstermiştir: Tarih ve politik gelişmeler de tarım gibidir. Gıdasını yükseklerden değil, vadilerden alır. Yani yüksek mevkili insan ve söylemlerden değil, ortalama sosyal seviyeden beslenir. Topluma sözünü geçiren popülist liderlerin yerini çok seslilik almıştır. Günümüz Türkiye’sinde kimlikler eskidi gibi katı değil. Bütün kimlikler daha geçirgen hale gelmiş ve artık sızdırıyor. Hepsinin çatlakları var ve politikalar bu çatlaklardan içeri giriyor. Aslında bu seçimler en siyasetsiz seçimlerdi. Fikirsiz, gerginlik düzeyi son derece düşük, siyasi mesajlardan yoksun bir seçim süreci geçti. Fakat geniş kitleler en sert siyasi tepkisini bu en siyasetsiz seçimde gösterdi. İşte bu biriken toplumsal tepki ve kimliklerin sözünü ettiğimiz bu yeni özelliğinden kaynaklanıyor. Türk siyasi tarihinde bu yeni bir gelişmedir. AKP siyaseti daha önce yaşamadığı bir kamusal infaza bugün çarptırılmıştır. Bu bir seçim yenilgisi değil, geniş bir kamusal infazdır. Kitleler kendisini sınırlayanla nihayet hesaplaştı. Daha direkt söylemek gerekirse; bugüne kadar başkaları tarafından yönlendirilen sıradan insan, artık dünyasını kendisi yönetmeye karar verdi. Bu insan tipi koşulların sonucunda otomatik olarak oluşmuştur. Bu insan davranışı zamanın doğal meyvasidir. Elbette ki bu sonucun oluşmasında sınıfsal parametreler ve toplumsal bölüşüm ilişkilerini hesaba katmamak mümkün değildir. Zira sınıfsal parametreler kriz anlarında her daim başka parametrelere baskın gelir. Türk ekonomisinin krizleri, özellikle 1980’den beri genel olarak bir yıl içinde düzelme rotasına girer ve iki yıl içinde de rayına otururdu. Ancak şu anki kriz 6-7 yıldır ileri-geri sürüyor ve geniş emekçi kitlelerde bir patlama noktasına geldi. 1994 krizinde halk sınıflarının huzursuzluğu Refah Partisine kanalize olmuştu. 2001 krizi AKP’yi iktidara taşımıştı. Şimdiki kriz ise AKP’yi başladığı yere, yani 2002 seçimlerinde aldığı oy oranına düşürerek yerelde iktidarı CHP’ye verdi. Tam bu krizin patlama noktasını doğru sezerek seçimlere tek başına girme kararı alan YRP’nin de etkisi büyük oldu. Bu gözden kaçırılmamalı. AKP’nin kapsayamadığı –büyük oranda emekçi- kitleleri YRP örgütledi. İşin trajik tarafı şu ki bunu bile sol-sosyalistler yapamadı.

Gelelim Kürt siyasetine, yani DEM’e. Diyebiliriz ki DEM parti bu seçimde istediğini büyük oranda aldı. Bir önceki seçimde kaybettiği yerleri geri aldı(Muş, Ağrı, Dersim), Diyarbakır, Van, Mardin, Batman, Iğdır gibi şehirlerde ya oyunu korudu yada 1-3 puan arttırdı. Şırnak ve Bitlis’te kazanmasına rağmen çeşitli yollarla bu iki il gasp edildi. Mersin’in Akdeniz ilçesini de geri alması ayrı bir öneme sahiptir. Aynı zamanda hatırı sayılır ilçelerde de yerel iktidarı kazandı. Bir önceki seçimde 65 olan belediye sayısını 75’e çıkardı. Kürdistan’da Kürtler rengini bir kere daha belli etmiş, DEM partisinin önünü açmıştır. Yani DEM Partisi ortaya koyduğu politikayla Kürt illerinde “Özümüze dönelim” diyerek bir politik değişim ile “Biz varız ve buradayız” mesajını güçlü şekilde vermiştir. Bu başarının yanında iki konuya dikkat çekmek gerekir: Birincisi Kürt illerinde sandığa gitme oranındaki düşüş. Yaklaşık %10-12 civarında bir düşüş söz konusu. Bu iki yerel seçimdir devam eden bir konudur. Bunda Kürt politikasındaki prestij kaybının payı büyüktür. Bunu gidermek önemlidir. İkinci konu ise metropollerdeki Kürtlerin CHP’ye yönelimidir, ki esas risk alanı da burasıdır. Özellikle İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Antalya gibi iller. Bu şehirlerde yaşayan Kürtlerin toplumsal hissi bu davranışı doğurmuştur elbette. Bu Kürt toplumsal hissi Erdoğan’a hatta devlete itiraz tavrını CHP’ye yönelerek ortaya koymuştur. Bu bir yere kadar anlaşılırdır. Ancak uzun vadede bu büyük bir risk alanına işaret etmektedir. Unutmayalım ki Kürt şehirlerindeki nüfus kadar Kürt metropollerde yaşamaktadır. Bu geniş Kürt kesimlerinin Kemalist siyasete eklemlenmesi önümüzdeki dönemlerde Kürt siyasi hareketini topal bırakır. Bu Kürt siyasi hareketi bakımından hem daralmak anlamına gelir, hem gücünün yarısının gitmesi anlamına gelir hem de Kürtlerin Türkiye’de belirleyici bir aktör olduğu gerçeğini zedeler. AKP Kürtleri dönemi kapanıyorken CHP Kürtleri dönemini açmamak lazım. Son 10 yıldır Kürt siyaseti kendi tabanını CHP’ye oy vermeye alıştırarak kendi özgün siyasetine zarar verdi. DEM Partisinin yeni dönemde önünde duran en kıymetli iş bu yanlışı düzeltmek olacaktır. Zira bu seçim sonuçları Türkiye’de faşizmin gerilediğini işaret etmez. Yanılmayalım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahmut Bilgin Arşivi